Çoğu kişinin felsefi sözlerinden ötürü tanıdığı Frederich Nietzsche ile ilk tanışmam Irvin D. Yalom’un kitabında olmuştur. Bu kitaptan fazlasıyla etkilenip, esinlenmiş bulunmaktayım. Hani bazı kitaplar vardır ya -esas kitap okurları burada bana hak verecekler- altını çizecek not düşecek çok şeyi vardır, işte “Nietzsche Ağladığında” da öyle bir kitap: Beni Nietzsche ile tanıştıran, onu merak ettiren, sonrasında Josef Breuer ve Sigmund Freud’u araştırmama sebep olan bir kitap.
Öyle kitaplar vardır ki size hayat dersi olur çünkü sadece kitapta yazan yetmez ve üzerine daha çok okumak istersiniz. İşte bu kitabı okuduğumda, sıraya Nietzsche’nin yazdığı kitapları ve kendisini, Breuer’ı ve Freud’u koymuştum. Size bu ilham verici, sorgulayıcı ve öğretici kitaptan bahsetmek isterim biraz.
Irvin D. Yalom’un kaleminden çıkmış olan bu roman aslında bir hayal ürünü mü dersiniz kurgu mu dersiniz bilemem ama onlardan biri. Kaleme almış olduğu bu roman, çok büyük araştırmalar sonucu yazılmış, bence, efsanevi bir kitaptır.
Yazarımız Irvin D. Yalom, ünlü bir psikiyatrist. Okuyucuyu psikanalizin hemen öncesindeki Viyana’ya götürmekle kalmayıp aynı zamanda da bizleri Josef Breuer, Sigmund Freud, Frederich Nietzsche ve Lou Salomé ile tanıştırıp edebiyatı, felsefeyi ve psikolojiyi düşündürmüştür. Eminim birçok okur da bana katılacaktır ki, bu roman bizleri fazlasıyla düşündürüp, varoluşumuzu sorgulatan bir romandır.
“Ümitsizlik bir hastalık mıdır?”
Entelektüel ortamlar, edebiyatla düşünen felsefi zihinler kitabın ana noktası. Ümitsizliği konu alan bir düşünce romanı tam olarak bu.
Nietzsche, henüz sadece iki adet kitap basabilmiş, kimsenin o zamanlar tanımadığı bir filozoftur. Acılarıyla uyum içinde, yalnız yaşamaktadır. Aynı zamanda çok büyük aşkı Lou Salomé tarafından ihanete uğratılmıştır. “Tanrı öldü” şiarı ile yaşayan Nietzsche, inzivaya çekilmeyi tercih eden biri olarak “Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır.” dediği, intiharın eşiğinde olduğu bir dönemdedir.[1]
Kitapta geçen Breuer ise, aynı gerçek hayatta olduğu gibi, psikanalizin kurucularındandır. Sigmund Freud ise Breuer’un arkadaşı ve meslektaşı olarak kitapta yer almaktadır. Bence esas karakter Nietzsche olsa da Lou Salomé de en az onun kadar hükmeder bu kitaba. Öz güveni, özgürlüğü, çekiciliği ile baş döndüren bir kadın. En önemlisi bunların farkında olan bir kadın. Kendisine, Nietzsche’nin de âşık olmasıyla romanımız şekillenir.
Nietzsche, âşık olduğu ve ihanetine uğradığı aşkı Salomé’ye nefret duymakta ve ümitsizlik dolu mektuplar yazmaktadır. Yaşadığı reddediliş ve ihanet yüzünden bütün kadınlara karşı nefret ve öfke duyan bir Nietzsche ile karşı karşıyayız. Bunun üzerine Nietzsche’den habersiz bir şekilde Salomé, Dr. Breuer’un Nietzsche’yi ümitsizliğinden kurtarması için kapısını çalar. Salomé’ye göre Nietzsche’nin ümitsizliği, Avrupa’nın geleceğini kültürel bakımdan riske atmaktadır. Dr. Breuer, mesleğinden o dönem uzakta gibidir zira önceki hastasıyla “tek taraflı duygusal bir ilişki” yaşamıştır ve hastası “bir kriz anında” kendisinden hamile olduğuyla ilgili ona yalan söylemiştir.
Nietzsche, gururundan ötürü kimseden muavenet kabul etmeyen biridir. Ruhsal bozukluklara sahip olduğunu da şiddetle reddeder. Çağının ötesinde fikir ve düşüncelere sahip olan filozof Nietzsche aynı zamanda ağır migren hastalığı nedeniyle zorluklar yaşamaktadır. Dr. Breuer, Nietzsche’yi tedavi ederken kendisiyle de yüzleşmiş ve her ikisi birden birbirlerine ayna tutmuş ve içgörü kazanmıştırlar.
Bu roman kendi yolunu çizmekte olan herkese bir içgörü ve birçok kazanım sağlamıştır. Nietzsche’nin “üstün insan fikri” ve bu fikir için göze aldığı uzun ve zorlu yol anlatılmakta ve resmedilmektedir.
“Bazen yaşamın o kadar içini görebiliyorum ki birden doğrulup çevreme baktığımda kimsenin kimsenin yanımda olmadığını, bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu görüyorum.”
Önceki hastasında deneyimleyip kullandığı “baca temizleme” tekniği dediği, konuşarak ruhsal sorunları çözme tekniği ile Nietzsche’ye yardım etmek isteyen Breuer aynı zamanda hipnoz tekniğini de kullanmayı denemiştir. Nietzsche’yi konuşturarak anlamaya, ümitsizliğinden, acılarından kurtarmaya ve ruhsal problemlerini çözümlemeye çalışan Breuer ve hastası Nietzsche’yi anlatan bir kitap bu.
Fazlasıyla ders alınması gereken, kendinizi sorgulayacağımız bir roman. Neredeyse 10 sene önce okumuştum, geçenlerde tekrardan okudum. Sanırım en sevdiğim kitap bile diyebilirim. Tekrar tekrar okunması gerekiyor kesinlikle.
“Uçmak istiyorsunuz, ama uçmaya uçmakla başlayamazsınız. Size önce yürümesini öğretmek zorundayım ve yürümeyi öğrenmenin ilk adımı, kendi kuralları olmayan insanın başkaları tarafından yönetilmek zorunda kalacağını anlamaktır. Başkalarının kurallarına uymak, insanın kendisini yönetmesinden çok, hem de çok daha kolaydır.”
Referanslar
[1] Site editörleri. (n.d.). Nietzsche Ağladığında Özet. YazarOkur.
Fotoğraf kaynağı: WikiImages, Pixabay.