“Oteller Full Ekonomi Çok Eyi”

Her gün en az etrafımızdaki on kişiden duyduğumuz cümleler: “Karpaz’daki oteller full çeker, Lefkoşa Surlariçi’ndeki mekânlar dolu. Demek ki neymiş dışarıdan insan gelmesine gerek yokmuş. Biz bize yeterik.”

 

Bu haftaki yazımın ilhamı, Kıbrıs’ta veya Türkiye’de yaşayan, etrafında gördükleri 10-15 oda kapasiteli otellerin dolu olduğunu görüp de COVID-19 krizi sonrası dönemde en doğru kararları aldığımızı düşünen kişiler.

 

Değerli okuyucularımız, devletin ekonomisi ve enflasyon gibi etkenler makroekonomi dediğimiz, hem hükûmetin verdiği kararlar hem de uluslararası etkenler ile şekillenen bir olgudur. Şu an yaşanan döviz krizi ve önümüzdeki dönemde ekonomide kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşecek olan küçülmeler yıllardır süre gelen devlet politikaları yüzündendir. Döviz ve kurlardaki artışın sebebi doların veya paundun değer kazanmasından ziyade Türk lirasının değer kaybetmesi yüzündendir. Ekonomi ve bununla alakalı organların en erken zamanda bağımsızlığını kazanıp iktidar yandaşlarını desteklemekten öteye geçmesi gerekiyor.

 

Kıbrıs adına konuşacak olursak, hafta sonu Karpaz’da gittiğiniz tesislerin dolu olması sınırları kapatıp kendi hâlimizde sonsuza kadar mutlu yaşayabileceğimizin bir göstergesi değildir. Gözümüze ne kadar küçük görünürse görünsün buz dağının artık göz ardı edilemeyecek bir tarafı var: “5 yıldızlı oteller”. Ön görülen en iyi tahmin ile 2021 Haziran ayında normalleşmeye dönecek olan otellerde çalışan yerli ve yabancı insan sayısı butik otellerde çalışan üç beş kişi ile kıyaslanamayacak ölçüdedir. Sadece bu büyük oteller değil, oteller ile iş birliği içerisinde bulunan birçok lokal firmanın da bu durumdan olumsuz etkilendiğini hatırlatmakta fayda var. Belki siz de bunlardan birisinizdir.

 

Öte yandan, kısıtlı uçak seferleri ile turizmi güçlendirmek çok zor. Turistlerin ülkeye gelmesi için ya Türkiye üzerinden aktarma yapması veya Larnaka üzerinden gelmeleri gerekiyor. Bu iki yol da sınırların da belirsizliği yüzünden şu an yabancı turist için cazip değil.

 

Yani etrafımızda gördüğümüz iki üç tesisin dolu olması maalesef ülke geneli başarımıza mal edilemez. Her hafta oturduğumuz yerde fakirleşiyoruz. Belki bu ay da maaşınız gününde yattı ama artık o maaş daha az değerli. Alım gücümüzün düşüşünü günlük olarak analiz edemeyiz fakat yıl sonunda fark etmeden, aslında marketlerden yaptığımız alış verişlerde aldığımız şeyler azalmasına rağmen ödediğimiz fiyatlar artacak. Bunun sebebi ne üreticinin fazla para talep etmesidir, ne de aracı olan marketlerin kâr koymasıdır. Aslında herkes önceden sahip olduğu konumu korumak için çabalıyor. İşte bu bozuk denge en basit şekilde enflasyonun tanımı.

 

Önümüzdeki dönemde ne olacağını ne ben burada Karpaz’da oturduğum köyden görebiliyorum, ne de ekonomistlerimiz bilebiliyor. Bizi güzel günlerin beklemediği aşikâr, umarım en kısa sürede bağımsız, çalışkan ve üretken bir ekonomik yapıya geri döneriz. Aksi takdirde…

 


 

Fotoğraf: geralt, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir