Değişim ve Cesaret

Bir yıla yakın süredir yaptığım meditasyonlarda birçok konu üzerine kendimle baş başa kalarak imgeleme ve düşünme fırsatı buldum. Bu konular arasında; şu ana varmak, stresi rahatlatmak, kendini sevmek, öz güven ve dahası bulunmakta. Ancak hayatımda köklü bir değişim yaşadığım ve cesaretlenme ihtiyacı duyduğum bu günlerde “değişim ve cesaret” konulu yeni bir meditasyon serisi keşfettim. Bu yazımda sizlerle değişim ve cesaret üzerine birtakım şeylere değinmek istiyorum.

 

Hayatımda yeni bir sayfa açarak, eğitimim için yurt dışına çıktım. İçerisinde bulunduğumuz küresel salgın ve ekonomik kriz koşullarında böylesine köklü bir değişim hayatımda önemli etkiler yarattı. Bu nedenle, meditasyon serilerime bir yenisini ekleyerek, hayatımda gerçekleşen bu değişimle cesur bir şekilde baş edebilmek adına değişim ve cesaret konulu meditasyon serisine başladım.

 

Öncelikle değişimin ne anlama geldiğini tanımlamak gerek. Değişim, hayatımızda süre gelen, alışılmış olandan farklı olarak gerçekleşen olaylar bütünüdür. Bu süreçte, kendimize ait ve rahat hissettiğimiz konfor alanından çıkıp, sınırlarımızı aşıyoruz. Değişim, hayatın ve doğanın bir parçası. Etrafımızdaki her şey elbet bir gün değişime mahkûm olacaktır. Burada, değişim meditasyonlarının en kuvvetli sözünü söylememiz ve bunun gerçekliğinin farkına varmamız ve kabullenmemiz gerekiyor: “Hayatta değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisi.”

 

Bu süreç, bu denli hayatımızın içerisindeyken, birçoğumuz değişimden korkup, değişmeye cesaret edemiyoruz. Yeni ve farklı olanı reddediyor, kabul etmekte güçlük çekiyoruz. Ancak, her şeyin yolunda gittiği konfor alanından çıkmak için sınırlarımızı aşmamız, değişimin doğasını kabul etmemiz ve değişmeye cesaret göstermemiz gerekiyor. Nasıl ki değişimin hayatın bir parçası olduğunu unutmamalıyız, yine aynı şekilde değişim için gerekli olan cesarete ve güce sahip olduğumuzu da aklımızdan çıkarmamalıyız.

 

Değişim, yeni denizlere yelken açmayı gerektirirken, cesaret ise bu yeni denizlerde karşımıza çıkacak fırtınalara ve beraberinde gelecek sert dalgalara göğüs gerebilme gücüne sahip olmayı gerektiriyor. Değişimin hayatın özü ve doğal yaşamın en temel olgularından biri olduğunu varsayarak değişimi kabullenmek, cesarete giden yolda bizi bir adım öne çıkaracaktır. Kabulün ardından bu sürece alan açarak, değişimin getireceği gerek iyi ve pozitif, gerekse kötü ve negatif şeylere hazır olduğumuzu hissetmemiz gerekiyor. Bu alanı açmak, değişimin getirdiği her türlü duygu ve olguya karşı kendimizi cesur ve güçlü hissetmemize yardımcı olacaktır.

 

Aslında değişim adı verdiğimiz bu süreç hiç durmayan bir maraton. Sürekli koştuğumuz, arada yavaşlasak da, durmadığımız, duramadığımız uzun soluklu bir koşu. Ancak, değişime kapıyı açarak, olağanın ve tekrar edenin yerine belirsizliğe doğru bir yolculuk yapıyoruz. İşte tam da burada, bu koca belirsizliğin içerisinde yapmamız gereken tek şey derin bir nefes almak ve “Değişime hazırım, buna cesaretim var.” demek gerekiyor. Kendimizi tanıyıp, gücümüzü ve potansiyelimizi keşfettiğimiz takdirde üstesinden gelemeyeceğimiz, karşımızda duracak hiçbir engel olmadığının farkına ve bilincine varmalıyız.

 

Değişime karşı durmak ve direnmek yerine ona katkıda bulunmalı ve gerçekleşmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Oysaki, her ne kadar biz karşı çıksak da, engel olmak için çabalasak da değişim elbet gerçekleşecek ve her şey olacağına varacaktır. Bu nedenle hayatta değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğunu unutmamalı ve bunu gerçekleştirecek cesarete sahip olduğumuzun farkına varmalıyız.

 


 

Fotoğraf: Free-Photos, Pixabay.

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir