Gülmeye Devam! Panik Yok Arkadaşlar

Mart ayından bu yana bütün dünyayı etkileyen virüsle yaşamaya öyle ya da böyle alıştık. Alışmalıyız doğruya doğru. İlacı yok, çaresi yok ve hâlen daha bir bilinmezlik içinde devam ediyoruz.

 

Mart ayında, adaya yurt dışından gelen ilk tayfada ben de vardım. O zamanları hatırlayacak olursak bizlere vebalı hatta veremli muamelesi yaptılar desem bence az kalır. Karantina ile yaşadığımız sıkıntıları geçtim, bizler yaklaşık 20 gün otelde karantina ve evde de buna ek olarak 14 gün karantina yani toplamda aşağı yukarı 1 ay karantina yaparken son dönemlerde karantinasız girişlerin haddi hesabı yok durumda. Bizlere “yok efendim kuluçka 14 gündür, yok 21 gündür, yok 1 buçuk ay” diyerek ve adaya “niçin” geldik diye bizler sorgulanırken şu anki duruma bakın.

 

Bize yapılan suçlamalara rağmen görünen o ki adaya biz hastalığı getirmedik. Adaya hastalığı kimse isteyerek getirmedi tabii ki. Fakat bunun önlemini almak hükûmetin görevidir. Karantinanın tekrardan 14 gün olması gerekiyor bence. Aynı zamanda mademki bu kadar ekonomiye takık bir devletimiz var, karantinayı herkese paralı yapsın. Vatandaşına ya da vatandaşı olmayana. Bu zamana kadar ülkesine dönmek isteyen çoktan döndü sonuçta, ayrıcalık öğrenciye yapılması gereken bir şey bence. İşleyene ya da öğrenci olmayana değil. Gezmeye gelen, gezmeye öyle elini kolunu sallayarak gelemeyeceğini bilmeli. Son 6 ayda kimseyi duymadım ben İtalya’ya tatile gitsin ki kendisi en gözde tatil ve gezme ülkelerinden biri.

 

Şahsen devletin hastanesini ilk pandemi dönemi görmüş biri olarak ve son dönemlerde pozitif çıkan kişilerden de öğrenebildiğim kadarıyla 6 ay öncesinden sağlık yönetimi ve kriz yönetimi olarak çok daha gerideyiz. Pozitif olan kişi adeta suçluymuş gibi apar topar karantina için ayrılmış yerlere götürülüyor. Bu gidilen yerlerin haberi yok ya da var ve halen daha ısrarla isteyerek mekânı temizlemiyorlar, Özok gibi yerler hâlen daha skandallarına devam ederek şanını yürütüyor bu yönde. Hükûmet ise hiç ses çıkarmıyor bu duruma, ısrarla oralara gönderiliyor insanlar.

 

Gidilen ve gidilecek yerlerin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan denetimini ben sorgularım açıkçası. Bunlara ek olarak bulunulan sürede sağlanması gereken hijyenik ortam da hiçe sayılmış durumda çoğu yerde tabii ki. Temizlenmesi gereken oda için hijyenik ürünler ve yıkanılması gereken kullanılmış çarşaf, havlu gibi eşyaların temizliği sağlanmamakta.

 

Götürülen kişilere bünyeyi ya da bağışıklık sistemini güçlendirecek herhangi bir ilaç takviyesi de aynı zamanda şaşırılmayacağı gibi yapılmamıştır. Dünyanın hiçbir yerinde yapılmıyor diye denilebilir ki bu da bir nebze doğrudur. Çoğu yerde yapılmıyor. Fakat diğer ülkelerde evde kapatılıyor pozitifler. Karantinaya evde giriliyor. Mademki güvemiyorsunuz hastaya ve yaptırım gücünüz yok, şartlı tahliye gibi çipli bileklikler takın insanlara. Evden çıkınca ötsün ya da bildirim göndersin polise ve sağlık çalışanlarına. Sonuçta toplum sağlığını riske atmak hapislik olması gereken bir suç.

 

Ara ara PCR testi ya da diğer kontroller için hastaneye gönderilme şartları ise ayrı sorgulanmalı. Gerek ambulanstaki kişi sayısı gerekse hastanenin geliş gidişlerden haberdar olmamasından dolayı insanların saatlerce beklemesi kabul edilemez.

 

Günbegün vaka sayıları artarken alınan koşullar ise yetersiz, kapanmak çare değil sonuçta bir ömür kapanamayız bu hastalıkla yaşanılması gerekiyor fakat bu şartlarda değil.

 

Aşağıya kendimce düşündüğüm önerileri sıralıyorum. Uygulanabilmeleri için teknik ve insan gücü alt yapısı zor değildir.

 

1- Pandemi (Pastanesi) Hastanesi, eğer yapılamıyorsa var olan ve kullanılmayan binaları onarıp kullanmak ya da bazı hastaneleri pandemi için ayırmak: Aynı otellerde uygulandığı gibi.

 

2- Pozitif çıkan kişiler ve temaslılarına GPS sistemli ve alan kısıtlamalı bileklik takılması. Bu bilekliklerin polis ve Sağlık Bakanlığına kayıtlı olmakla beraber belirlenen alanın dışına çıkıldığı anda Polis 155’e bildirim gitmesi ve kişiyi gözetim altına almak.

 

3- Pozitif çıkan kişilerin hastahanedeki kontrollerini takvimsel olarak düzenlemek. Tabii ki ani hastalıkların olması durumunda beklemek mümkündür fakat bu kişilerden haberdar olmamaktan iyidir.

 

4- Her şehirdeki zabıta ve devriyelerin maske kullanımı için daha yoğun çalışması ve ceza kesmesi. Yani yaptırım gücümüzü kullanmak.

 

5- 14 gün zorunlu karantina gelen herkesin karantinasının kendisinin ödeyeceği bir şekilde (öğrenciler için bir bütçe düzenlemesi yapılabilir indirimli veya ücretsiz olarak) düzenlenmesi.

 

6- Adaya kısa süreliğine girişin olmaması, eğer devlet işleri için olacaksa negatif sonuçlu PCR testinin olması, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına aşırı özen gösterilmesi.

 

7- Ülkeye girecek olan herkesten son 72 saatlik PCR negatif sonucu.

 

8- Sosyal mesafenin uygulanamayacağı yerleri kapatma ve hayata online internet üzerinden devam etmek.

 

Benim aklıma gelen öneriler bunlardır. Eğer ki halkımızı koruyamıyoruz bu işin altından kalkamıyoruz diyorsanız ki belki de söylemenizin vaktidir sonuçta 6 ay oldu, istifa ediniz. Mart ayında alınan önlemler bulaşı önlemiş durumdadır fakat ülke kapıları açık iken bulaşın artması çok olağandır. Yaşama devam ederkenki önlemleri almak en büyük başarı olacaktır. Zamanında sokağa çıkma yasağı ile yerel bulaşı önlemiş olmamız büyük bir başarı iken; kapılarımızı dünyaya açmamız ekonomi için en gerekli şarttır. Çünkü ekonomimiz yurt dışından gelenlere bağlıdır. Eğer ki hem ekonomik yönden iyi durumda olmak hem de sağlıksal açıdan iyi olmak istiyorsak acilen elinizi taşın altına koymalısınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir