Dünya Nüfusunun %1’lik Parçası: Kızıllar

Daha önce yazmayı aklımdan bile geçirmediğim fakat bugün durup biraz düşündükten sonra ilgi çekici olabileceğine karar verdiğim bir konuyu yazıyorum: Kızıllar. Biz dünya nüfusunun sadece %1 ila %2’si olacak kadar nadir görülen insan tipleriyiz. Nadir bulunduğumuzdan ötürü ise insanlarda bir ilgi ve merak uyandırabiliyoruz. Nüfusun çok küçük bir parçasını oluşturduğumuz için de sanırım bu yüzden özelliklerimiz daha da ötekileştirilip daha da üzerine gidildi. Çok farklı değiliz ama azız bu yüzden farklılıklarımız daha da ortada.

 

Kızılların Tarihteki Yeri

Yahudilik inancına göre Lilith, Tanrı’nın yarattığı ilk kadın olarak bilinir ve kızıl saçlara sahip olduğu söylenir. Netflix serisi olan Sabrina’da da izleyebileceğiniz gibi Lilith Tanrı’nın Âdem ile birlikte olması için yarattığı kadındır. Fakat sonrasında Âdem ve Lilith anlaşamaz, Âdem Lilith üzerinde baskı yaratmaya ve Lilith’ten üstün olmaya çalışır ve böylelikle Lilith Âdem’in eşi olmayı reddeder. Lilith ikisinin de eşit yaratıldığına inanır ve Âdem’in üstlüğünü reddeder. Fakat dizide olduğu gibi Lucifer ve Lilith’in arasında bir ilişki yoktur. Dizideki sembolleşmenin aksine Lilith bağımsızlığın ve feminizmin kadınıdır çünkü erkek üstünlüğünü Tanrı’ya karşı gelebilecek derecede reddetmiştir. Böylelikle de Havva yaratılmıştır. Tam olarak doğru düzgün bir kaynak bulamasam da tarihte hâlâ büyücülerin ve cadıların dinî inancın temeline oturtulduğu zamanlarda kızıllar toplum tarafından cadı olarak kabul edildiğine dair de söylentiler mevcut. Bu yüzden de bir sürü kızıl kadının öldürüldüğü söylentiler arasında yer almakta. Zaten bunun bıraktığı izleri edebiyatta yaratılan karakterlerde bile görebiliyoruz. Kızıl kadınlar çoğunlukla büyücü, cadı, kötü karakterleri canlandırıyorlar.

 

Genetik Farklılığımız

Kızıl saç rengi MC1R (melanocortin-1 receptor) geninin mutasyona uğraması ve iki pigment olan ömelanin ve feomelaninin üretimlerini etkilemesiyle oluşur. Bu mutasyon koyu pigment olan ömelaninin üretimini düşmesine sebep olduğundan cilt UV ışığına karşı daha savunmasız hâle gelir. Araştırmacılar bu sebepten dolayı ilk kızıllara ne zaman rastlanıldığını bilmeseler de tahminlere göre bundan 20.000 ila 40.000 yıl kadar önce Afrika’nın dışına göç başladığında ortaya çıktı. Hipoteze göre daha sonra ise kızıl saç enderliğinden ötürü insanların kendilerine eş seçimlerinde rol oynamaya başladı. Kızıllar ender bulunduklarından güzelliği temsil etti ve bu sebepten ötürü kızıl saçlı insanlar dünyada bulunmaya devam etti. Ayrıca kızıl saçın Neandertallerden aktarıldığına dair hipotezler de bulunmakta. Bazı araştırmalar da Neandertallerde kızıl saç geni MCR1 mutasyonu bulunsa dahi Homo sapienslerin bu mutasyonları Neandertallerden almadığını ortaya koyuyor.[1]

 

Bunun yanında kızıl saçlı olmakla gelen bazı özelliklerimiz de mevcut. Mesela tıbbi operasyonlarda uyuşmamız için daha yüksek konsantrasyonda anastezi gerekiyor. Küçük çaplı, 10 kızıl ve 10 esmer kadının yer aldığı bir araştırmada kızıl kadınların esmer kadınlara kıyasla uyuşmak adına daha fazla anastezi için kullanılan kimyasal olan desfluranı talep ettiği ortaya çıkmış.[2] Tabii bu konuda olan tek araştırma bu değil; aynı hipotezi, destekleyen sonuçları olan tezlerden bulmak mümkün. Ben de her diş doktoruna gittiğimde normal bir insana göre daha fazla anastezi iğnesi oluyor, acıyı çoğu zaman diğer insanlara göre daha fazla hissediyorum. Bir araştırmaya göre ise kızıl kadınlarda olan bu hassasiyetin MC1R geninde olan mutasyon yüzünden olduğu yönünde.[3] Aslında sadece fiziksel acıya değil termal acıya karşı da hassasiyetimiz olduğu yönde araştırmalar da mevcut. Bu yüzden sıcak havalar daha sıcak, soğuk havaları da daha soğuk hissedebiliyoruz.[4]

 

Kızıl saçlı olmanın yanında getirdiği özellikler arasında da bu arada çilli ve beyaz tenli olmak yok. Bu garip bir bilgi olarak gelebilir çünkü internete kızıl insanlar olarak yazsanız bir tane bile esmer tenli çilsiz bir kızıl bulamayabilirsiniz. Bununla ilk defa ben de Londra’da karşılaştım. Nehir gezisi için bindiğim gemide karşımda siyahi bir kızıl oturdu. İlk boya olabileceğini düşünsem de daha sonra çillerinden ve saçının tonundan ötürü boya olmadığını anladım. (Yani evet, hâlâ Meghan ve Harry’nin esmer ve kızıl bir çocuğu olabilir.).

 

Bu yazıma son olarak kızılların sorulmasından veya söylenmesinden hiç hoşlanmadıkları sorular ve cümlelerle kapatmak istiyorum. (Agresif algılanmasın, eğlenmek istedim.)

 

  • “Saçların doğal kızıl mı?”

18 hatta 15 yaşımdan sonrasında sorsanız hiç sıkıntı değildi fakat 5 yaşımdan beri sormasanız en azından daha mantıklı olabilirdi. Bu konu hakkında artık ailemin çok usanıp “Evet, artan boyalardan başına sürdük.” diyerek insanları tiye almaya başlamışlığı bile var. İnsan sürekli aynı soru gelince artık usanıp eğlenmeye başlıyor.

 

  • “Ailende hiç kızıl var mıydı?”

Benim bildiğim kadarında tamamen kızıl olan yok fakat özellikle erkek aile bireylerinde kızıl sakal mevcut. Fakat tamamen kızıl olan da elbet olmuştur. Bilemiyorum da sanki olmasaydı ben de kızıl olmazdım gibi bir his var içimde. Sizce?

 

  • “Git güneşe da biraz yanasın.”

Bu konu hakkında ciddi şikâyetim var. Ozon tabakasının delinmiş, küresel ısınmanın bir problem olmadığı bir zamanda yaşasaydım güneşe çokça çıkmaktan zevk alabilirdim fakat az sayıda ömelanine sahip olduğumdan cilt kanserine yakalanma şansım daha yüksek bu nedenle çıkmayı tercih etmiyorum. Çıkmış olsaydım dahi zaten ben bronzlaşabilme özelliğine sahip değilim, cildimiz beyaz dışında aldığı tek renk domates kırmızısı.

 

Birkaç genel kültür bilgisi verip şikayetlerimi yazılı olarak Tabella okuyucularına yaptığıma göre yazıma ayırdığınız zaman için sizden teşekkür eder, sağlıcakla ve mutlu haftalar dilerim!

 


 

Referanslar

[1] Sheikh, A. and Alam, R. (2008). Red Hair: A Mutation, A Royal Trait, and Sometimes a Curse (Sheikh 2009).

[2] Liem, B. E. et al. (2004). Anesthetic requirement is increased in redheads. Anesthesiology, vol. 101, s. 2, sf. 279-83.

[3] Mogil J. S. et al. (2003). The melanocortin-1 receptor gene mediates female-specific mechanisms of analgesia in mice and humans. Proc Natl Acad SciUSA, vol. 100, s. 8, sf. 4867-72.

[4] Liem, E. B. et al. (2005). Increased sensitivity to thermal pain and reduced subcutaneous lidocaine efficacy in redheads. Anesthesiology, vol. 102, s. 3, sf. 509-14.

 

Fotoğraf: Colton Sturgeon, Unsplash.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir