Bir Seçim Etkisi: Sükûtuhayal

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yayımlanan resmî olamayan seçim sonuçları ilk dakikadan beri şahsım için üzücü bir yerde idi. Matematiksel yaptığımız hesaplamalar ile sol kesimin yükseklikte olduğunu ilk hafta gördük, görebildik. İlkokul toplama çıkarması yeterli bunun için.

 

Açıkçası seçimlerde herhangi bir iş karıştırma, trafoya kedi girmesi gibi saptamalara uğrandığını da düşünmüyorum. Fakat basit hesabımıza katmadığımız, ilk turda sandığa gitmeyenler ya da belirli taahhütler karşılığı 1 haftada oyunu ya da tarafını değiştirenlerin oluşu adamızın geleceğini belirledi.

 

Haziran ayından beri dönen cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda tek bir yorumum vardır o da hayal kırıklığı. Kocaman bir hayal kırıklığı içindeyim. Kime biliyor musunuz? Solcu diye, sosyalist diye geçinenlere. Bu kadar zamandır hepimizin tecrübe ettiği bir şey varsa o da kör kütük partizanlığın hep var olduğu ve olacağıdır. Bu insanlar tarafını değiştirmiyor. Tuttukları, destekledikleri, benimsediklerinin arkasında her daim duruyorlar; peki ya bizler neden bunu yapamıyoruz? Neden bu kadar şikâyet ederken ya taraf değişiyor ya da sandığa gitmiyoruz?

 

Ben neden sandığa gittim size söyleyeyim; benim hâlâ umudum var. Yarın öbür gün başka bir seçim olsun yine sandığa gideceğim ve umudumu yitirmeyeceğim. Yitirmemeliyim de. Nasıl ki cumhurbaşkanının, başbakanın, hükûmetin bir görevi var benim de vatandaş olarak beni yönetecek kişileri seçme görevim bu. Her 100 kişiden 40’ı bu görevi, hakkı elinin tersiyle itti. Ümidini yitirdi belki de.

 

O zaman soruyorum size; neden hâlen daha bu ülkedesiniz? Neden hâlen daha o pasaportu taşıyorsunuz? O vergiyi ödüyorsunuz? Madem ki bu ülkeden bir ümidiniz yok, yoktu o zaman neden buradasınız?

 

Sadece kendi umudumdan bahsetmiyorum, hangi arkadaşımla konuştuysam hepsi de sandığa gitti. Fakat yeterli olamadık. Belki de olamayacağız hiçbir zaman. Olsun yine de umut edeceğiz.

 

“Barış ve adalet haykırarak doğan 20. yüzyıl, kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında. Yine barış ve adalet haykırarak doğan 21. yüzyıl da önceki yüzyılın izinden gitmekte.” – Eduardo Galeano

 

Bu söz umudunu yitirenlere idi, yitirmeyenler üstüne alınmasın.

 

Sandığa gitsek “Yeterince iyi bir aday mı vardı?” derseniz, benim için savaş değil barış için mücadele eden, halkının hakkını savunan ve savunacak olan, başka bir ülkenin kendi ülkesini kullanmasına izin vermeyecek ve buna karşı ayakta dimdik duracak olan yeterlidir. Bu toplum demokratik bir toplumdur, geçmişimiz geleceğimizi tanımlamamalı. Savaş bizim geleceğimizi belirlememeli, akan kan, para bizim irademiz vicdanımız olmamalıdır.

 

İlk düşüncelerime sahip olduğum günden beri, özgürlük benim için en önemli ilke, düşünce olmuştur. Milliyetçiliği bir kenara bırakıp ülke, ırk, din, dil ayrımı yapmak yerine “dünyalıyım, insanım” ilkesini benimsemiş ve benimsemek istemişimdir. Her insan bir canlıdır ve yaşamaya hakkı vardır. Herhangi bir çizgi, sınır, kapı bunu engellememelidir.

 

Savaş değil barış, çatışma değil uzlaşma, şiddet değil hoşgörü, biat değil özgürlük, bağnazlık değil çağdaşlık.

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden öyle bir cumhurbaşkanı geçti ki, insanlık gördük, yürek gördük, özgürlük mücadelesi gördük. Üzgünüm, belki hatta toplumuma kırgınım fakat benim özgürlük ilkemde olan mücadelem devam edecektir, bunu hiçbir başkan ya da cumhurbaşkanı durduramaz, durduramayacaktır.

 

Eminim fakat yine de umuyorum ki Sn. Mustafa Akıncı da aynı şekilde toplum liderliğine, toplumsal aktivistliğine ve özgürlük mücadelesine devam edecektir. Bizden umudunu yitirmediğin için sana çok teşekkür ederiz, ne olur asla umudunu yitirme.

 

Görev döneminde gençleri ve geleceği, geçmiş ya da ön yargısı ile yargılamayacak zamanları olmasını diliyorum yeni cumhurbaşkanımızın (yaşanmış anım karantina dönemine aittir).

 

Hayırlısı olsun…

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir