İki Tekerlekli Hayat Metaforu

İnsanlar doğduklarında önce emeklemeyi sonra yürümeyi öğrenir; sonrasında bize ilk öğretilen spor bisiklet sürmektir. Gerek 3 tekerlekli gerek 4, sonrasında artık dengemizi kurar kurmaz 2 tekerlekli bisiklet sürmeye başlarız. Hatta artık çocukluğumuz bisiklet üstünde geçmeye başlar, markete bisikletle gideriz, yakın arkadaşlarımıza bisiklet ile gideriz, sırf evde usandık diye bir tur bisikletle turlarız.

 

Bisiklet sürmeyi öğrenmek ve sürmek aslında hayat gibidir, hayatı öğrenmektir. İlk iki tekerlekli bisiklet sürmeye alışacağım zamanı hatırlarım; yanımda en çok güvendiğim iki insan annem ve babam, bisikleti tutuyorlar öğrenmem için. Pedalları çeviriyorum bu güvenle tabii çünkü sonuçta beni tutuyorlar; sonra bir başımı çevirdim beni tutan yok. Hatta ikisi de benden geride kalmışlar. Ya pedal çevireceğim ya da çevirmeyip düşeceğim. O panikle frenleri unutmuşum bile. Arkadan gelen “Frenleri sık ve dur!” sesiyle hatırlıyorum varlıklarını. “Oh be!” diyorum, “Düşmem herhâlde…” ama korku var tabii; ya inemezsem? Arkamdan da biri tutmuyor…

 

Aynı hayat gibi, arkamızda bizi her koşulda destekleyen ailelerimiz bir yerden sonra taraftarımız oluyor, her yere elleri yetişemiyor kendilerinin de. Bizimse artık başkasına değil kendimize güvenme vaktimiz geliyor önümüzde 3 seçenek ile:

1- Pedal çevirmeye devam et,

2- frenleri sık ve dur,

3- hiçbirini yapma ve düş.

 

Yani ya ilerleyeceğiz ya duracağız ya da düşe kalka öğreneceğiz hayatı.

 

Albert Einstein’in bir sözü vardır burada onu anımsadım ve anımsatmak istiyorum sizlere:

“Hayat bisiklete binmek gibidir. Dengede kalmak için, hareket etmeye devam etmen gerekir.”

 

Bisiklet sürmeyi öğrendiğim günden beri herhâlde en az 10 kez kaza yapmışımdır. Çalılara dikenlere mi girmedim, köşeyi dönerken yere mi çakılmadım, yanlış freni tutmalar, trafikte arabayla çarpışmalar ki bunlardan bazısı arka sokakta bazısı ise Avrupa’da bisikletliye en çok saygı duyulan ülkelerde başıma geldi. Sakatlandım, fazla yürüyüş yapmama bile izin vermedi doktorlar bırakın bisiklet sürmeyi ama yine de yılmadım yine 2 tekerin üstüne çıktım.

 

Hayatımın ilk yıllarından itibaren spor hep hayatımda oldu benim. Gerek tenis gerek voleybol, basketbol her türlü spora dadandım yani. Şimdilerde ise yaş ilerledikçe takım sporları yapmak zorlaşıyor ve spor salonlarını aktif kullanmaya başlıyoruz hepimiz. Ben son zamanlarda bisiklete başladım. Hâlen daha sakatlıklarıma binaen ve onlarla beraber pedal çeviriyorum.

 

Spor salonlarının, tenisin, voleybolun ya da basketbolun hissettiremediği ve benim ise çok sevdiğim bir his var bisiklette; sürat ve onun sebebiyle rüzgâr. Özgürlüğü hissettiriyor bana. Aynı hayatın dalgalı anları gibi, dümdüz yollarda, rüzgâra karşı ya da önünde, tepeleri tırmanarak ya da yokuş aşağıya inerek fakat hepsinde de kullandığım taşıtın -bisikletin- motoru da yakıtı da ben oluyor. Çünkü 4 teker bedenimizi, fakat 2 teker ruhumuzu taşıyor.

 

“Hayatta en sevdiğim şeyler kütüphaneler ve bisikletlerdir. İkisi de hiçbir şey israf olmaksızın insanları ileriye taşır. Mükemmel bir gün; kütüphaneye doğru pedallamak.” – Peter Golkin

 

 

Sağlık ve sıhhat sebepleriyle bazı sporları yapamayan aile üyelerimden babamın bisiklet sevdası ile başladı ailemizin bisiklete olan sevdasını yeniden canlandırmak. Green Pedal derneği kurulduğundan beridir ailemiz öyle böyle aktif bir şekilde spor yapıyor. 3 sene önce İskele bölgesinde, yolların ve trafiğin bisiklet sürmek açısından uygun olmasından dolayı, 5-10 kişi ile başlayan dernek şimdi adayı turluyor; hem de 7’den 70’e yaş gruplarıyla. Önce kendi arasında başlayan erkekler, aralarına gençleri, sonrasında kadınlar grubunu almış ve devam etmekte. Hayal ettikleri bir mekânın da 21 Kasım 2020 günü açılışını yaparak halka tamamen sunmuşlardır. Bu mekânda Bike Shop, yani bir bisiklet dükkânı ve anlaşmalı oldukları bir kahve dükkânı, Cortado, bulunmakta. Bisikletçiler sürüşe ekip olarak her çıktığında arkalarından servis arabası gelmekte, trafikte onlara yardımcı olmakta, teknik servislerinde yardımcı olmaktadır. Sürüşlerin bitişinde, başlangıcında ya da arasında kahve molalarımızı da ya civar köylerde ya da İskele Cortado’da yapmaktayız.

 

Böyle bir derneğin olması, artık bölgemizde ve halkımızda bisikletlilerin değer ve saygı görmesi çok önemli. Trafiğin gitgide daha da kötü olmaya ve can sıkmaya başladığı şu dönemlerde bisikletimize binip varmak istediğimiz yere varabilir ya da spor olsun diye zihnen rahatlayalım diye sürebiliriz.

 

 

Benim rahmetlik dedem 77 yaşında vefat etti ve vefat ettiği gecenin gündüzünde bile bisiklet sürüyordu. Bizim gibi spor olsun diye değildi onunkisi pek ama kendisi her yere bisikletle giderdi. Hiç araba sürmedi. Çok uzak yol ise durağa kadar bisiklet sürerdi ve sonra otobüs ya da iş arabası onu oradan alırdı. Vefat ettiği gün bile bisikletiyle gidip gelmişti her yere. Bisiklet bizde bir aile geleneği; şimdi kızları, torunları, damatları 100 km falan sürüyor bir yola çıkışta. Olsa da görse diye geçiyor içimden.

 

Daha önce bahsettiğim gibi spor benim hayatımda her zaman vardı ve umuyorum hep de olacak, olması için çaba göstereceğim. Benim gibi spor olmazsa olmazlardan ve özgürlük hissini, aynı zamanda takım ruhunu, diğer kişilere de saygılı ve dikkatli olarak yapabileceğimiz bir spor bisiklet. Hayat gibi hata yapmak, kaza yapmak çok kolay. Zor olansa pedal çevirip dimdik durabilmek.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir