Bitmek bilmez iç dünyası savaşı veren, kendi benliğini kabul etmiş ama bir yandan da korkularından kaçarken savrulup ne yapacağını bilemeyen bir kadının günlüğünü okuyacağız hep birlikte. Adı Dora.
Kimdi Dora?
Ne istediğini bilen, kararlı ve güçlü bir kadın mı?
Yoksa kendi iç dünyasındaki duygularda kaybolan küçük bir kız mı?
Kim olmak isterse oydu aslında. Hangimizin iç dünyası dışa yansıttığımızla aynıdır ki? Dora’nınki de değildi.
Hayata herkese güvenmekle başlarız fakat güvenimiz her yerle bir edildiğinde bir tuğla daha öreriz iç ve dış dünyamız arasına. Sonunda ise yıkılması zor bir kale gibi olur o örülen duvarlar. Dora da bunlardan biriydi.
En güvendikleri özenle örmüştü o duvarı içine. Ve o içine bu duvarı ören insanlara karşı sonsuz bir öfke ile hayal kırıklığı beslerken, dışarıya her daim gülen gözlerle bakmıştı. Tüm bunlar olurken ise kaçmayı tercih etmişti her şeyden. En çok da duygularından ve korkularından kaçmıştı.
Aradan yıllar geçmiş. Dora, farklı ama bir o kadar güzel bir hayatın içinde, yeni dostluklarıyla ilerliyormuş. Fakat bu ilerleme devam ederken eski korkuları da aslında hep içinde onunda birlikte gelmeye, kafasını kemirmeye devam etmiş. Normal hayatlarımızda da böyle değil miyiz? Eski korkularımızı ve kaçmaya çalıştığımız duyguların kaynağını tamamen çözüp içimizden atmadan açmaya çalıştığımız beyaz sayfalar zamanla tozlanmaya başlar. Ne kadar kaçarsak kaçalım korkularımız da hep bizimle gelmeye devam eder. Adım attığımız her yerde kafamızı tırmalayıp durur. Dora’da da böyleydi işte. Kaçmaya çalıştığı her duygu ve korku gelip onu tekrardan bulmuştu. Peki bununla nasıl mücadele etti? Şöyle diyor günlüğünde: “Yine kaçtım, aklımın içinde benimle gelmeye devam edeceklerini bile bile kaçtım. Çünkü anlatmaktansa kaçmayı yeğlerim.”
Dora’nın dış dünyasına yansıttığı o güçlü görünümlü kadın yine kaçmakta bulmuştu çareyi. Geceleri uykularından olurken yine de anlatmamayı tercih etmişti. İnsan psikolojisi tam olarak böyledir. Kafamızın içinde kaçmaya çalıştığımız her şey bize bir şekilde fiziksel olarak geri döner. Bunun en yaygın görüleni ise uyku bozukluğudur. Uyku günlük yaşamın bir sure için kesintiye uğraması ya da boşa geçen zaman değildir. Zihinsel ve fiziksel sağlığımızı her gün yenilememiz için önemli olan ve yaşamımızın üçte birini kapsayan aktif bir dönemdir. Bazı uyku bozuklukları uykuya dalma veya sürdürme güçlüğüne yol açar. Bunun yanı sıra uyku bozukluğu kalp hastalığı ve diyabet gibi birçok kronik sağlık problemiyle bağlantılıdır.[1]
Dora gibi içimizdeki çocuğu sevgiyle büyütüp iyileştirelim ve yarınlara daha güçlü adımlarla yürüyelim. Hepimizin içinde olan bu küçük çocuğa daima sarılalım.
Kaynakça
[1] Site editörleri. “Uyku Bozuklukları”. Türk Nöroloji Derneği.
Fotoğraf: Maha Pau M., Unsplash.