Amour: Filmden Bir Halk Sağlığı Problemine

Daha önce Amour filmi izlememiş olanlar için, bu yazıda fazlasıyla “spoiler” olduğunu belirtmek isterim. Eğer yazımı okumaya devam etmek isterseniz, bunu bilerek okuyunuz.

 

Amour beni oldukça etkilemiş bir filmdir. Film, 70’li veya 80’li yaşlarında olan bir çiftin hayatını konu almaktadır. Müzik dinlemeyi ve yapmayı seven bir çift olan Anne ve Georges’un hayatları hiç beklemedikleri bir anda değişmiştir. Anne inme geçirir ve felç olup sol eli dışında hiçbir uzvunu kullanamaz hâle gelir. Fakat bu, Anne’nın sağlığına inen tek darbe olarak kalmaz. Kısa bir süre sonra Anne, ikinci inmesini de geçirir ve artık konuşmakta dâhi zorlanır olur. Böylelikle ikisinin de hayatı geri dönüşü olmayan bir şekilde değişir. Hüzünlü bir hikâye anlatan bu film, aşkı ve sevgiyi en yalın ve en güzel hâliyle gözler önüne serer. Bir ilişkinin ne kadar sevgi ve aşk dolu olduğunu göstermek için sinematografide yer alan fiziksel temas, sarılmak, öpmek veya en küçük bir saç okşamak gibi davranışlara filmde yer verilmemiştir. Georges ve Anne’in aşkı, birbirleri için yaptıkları fedakârlıklarda saklıdır.

 

Anne ilk inmesinden geçirdikten sonra bir gün, Georges bir cenazeye gitmek zorunda kalır. Bu cenazeye gitmek için ise Georges, Anne’yı tek başında evde bırakmalıdır. Aralarında geçen küçük bir münakaşadan sonra Georges cenazeye gitmeyi kabul eder. Eve geldiğinde Georges, Anne’i yerde otururken bulur. Anne’in arkasında açık bir pencere vardır ve dışarda yağmur yağar, dolayısıyla bize gösterilmeyen sahnede pencereyi kapatmaya çalışırken düşmüş ve yerinden kalkamamış olabileceğini gözlemliyoruz. Georges, Anne’i bulduktan sonra onu kaldırır ve oturma odasına geçirir. Anne ona cenazenin nasıl geçtiğini sorar, Georges de anlatmaya başlar. Daha sonra Anne ona cevap olarak ölmek istediğini, bu saatten sonra daha da iyiye gitmeyeceğini, bu yüzden yaşamasının bir anlamı olmadığını dile getirir.

 

Bu sahne, önceki sahnelerle de bağlantılıdır. Sahne, Anne’nin psikolojik olarak kendini tamamen açma ve rol yapmayı bırakma noktasıdır. Felç olması sonrasında geçen ilk günlerde kendisinin hâlâ yeterli olduğunu, çoğu şeyin eskisi gibi olabileceğini, hatta hiçbir şeyin değişmediği kanıtlamak için birtakım davranışlar göstermiştir. Georges’un eve girip Anne ile karşılaştığı sahneden başlayarak, aralarındaki konuşmanın sonlandığı sahneye kadar ikisinin de yüzünde bir huzursuzluk vardır. İlk olarak Anne hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edip cenazenin nasıl geçtiğini sormuş fakat daha sonra rahatsızlığını artık gizleyemez hâle gelip ölmek istediğini söylemiştir. Georges, Anne inme geçirdiği ilk günden beri karısını kendi önceliği yapmış, asla yanından ayrılmamış ve hep ona bakmıştır. Sahnede bu da Anne tarafından dile getirilmektedir. İlk olarak Anne’in fiziksel engellere sahip olması ve kendine bakamaması kendi için onu yetersiz, Georges’a bu fedakârlıkları yaptırmak zorunda bıraktığı için de Georges için yetersiz hissettirmiştir. Bu psikolojik yük karşısında savunmasız yakalanan Anne içinse en mantıklı çözüm ölüm olmuştur. Aslında Anne bence inme geçirdiği andan itibaren bir düşünce sürecine girmiş, bundan sonra neyin nasıl olabileceğini karamsar bir şekilde sınamıştır. Fakat bu süreci hiçbir şey yokmuş gibi davranarak elinden geldiğince gizlemeye çalışmıştır.

 

Hastaların psikolojik olarak yıpranması ve yaşama isteğini kaybedecek noktaya gelmesi hem hastanın hayat kalitesini ve iyileşme süreçlerini, hem de etrafındakilerin psikolojik sağlıklarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tip zor dönemlerden geçen her hasta ve hastanın birinci derece yakınları için psikolojik bir yardım şart olmalıdır. Bireyin hayatını tamamen değiştiren ve etkileyen hastalıklar sadece fiziksel değildir, dolaylı yoldan psikolojik rahatsızlıklara da yol açabilir. Bireyin psikolojik sağlığı ne kadar iyi olursa, yaşama motivasyonları da doğru orantıda artış gösterir. Hasta bakıcıları da hastaya nasıl bakılması gerektiği, nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında bilinçlendirilmelidir. Ayrıca hastaya kendini yetersiz hissettirmemek adına çok fazla yardım etmemek, o sordukça yardım etmek gerekir. Onların yapabilecekleri şeyleri artırmak içinse yaşadıkları evlerde değişiklikler yapılabilir. Hastanın yetersiz hissetmemesi için çaba harcamak onların yaşam doyum düzeylerini yükseltmeye yardımcı olacak, yaşama isteklerini kaybetmelerinin önüne geçecektir.

 

Filmin devamında Anne’nın ikinci bir inme geçirip tüm vücudunu kullanamaması, sunduğum çözümleri her ne kadar o durumda bir süre sonra uyarlanamaz hâle getirse de yine de bu konunun önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle bir sürü yaşlı hasta, yaşadıkları bir sağlık sorunu sonrasında yaşamla bağlantılarını maalesef koparıyor ve böylece vücutları daha da hızlı çökmeye başlıyor. Aslında bir dizi sağlık problemine sebep olan, o kırılma anını sağlayan hastalığa baktığımızda hastanın son vardığı noktaya kıyasla o kadar da büyük bir sorun değildir. En azından hayattan bağını koparıp, ölüme yaklaşacak kadar. Fakat birçok yaşlı hasta kırılma noktasını geçtikleri andan, çoğunlukla umutsuz olmaya yatkın ve bilinçsiz olduğundan hayattan kopma noktasına kendini sürükleyebiliyor.

 

Herhangi ciddi bir sağlık sorunu olsun veyahut olmasın zaten bir sürü yaşlı hasta sadece yaşlı olduğu için ölümü bekliyor ve sağlık problemlerini normalleştirip önüne geçmek adına çabalamayı sonlandırıyor. Bu doğru değildir. Yaşlılıktan ötürü sağlık problemleri “Artık yaşımız geldi, normal. Yapacak bir şeyimiz yok.” gibi düşünülmemelidir. Biyolojik yaş ile kronolojik yaş farklı iki kavramdır ve bireyin ne kadar sağlık problemi yaşayacağını çoğunlukla kronolojik yaşı değil biyolojik yaşı belirler. Bu nedendendir ki vücudumuza hangi yaşta olursak olalım bakabileceğimizin en iyi şekilde bakmalı, onu spor ve sağlıklı besinlerle beslemeliyiz.

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir