Taliban’nin zaferi
Afganistan’daki Taliban ilerlemesinin hızı pek çok kişiyi şaşırttı. Yerel ve bölgesel başkentler domino taşları gibi kaybedildi. Ülkenin cumhurbaşkanının istifasını açıklaması ve yetkilerini Taliban’a devredeceğini açıklaması Afganistan’ı yeniden karanlığa gömülmeye mahkûm etmiştir.
Taliban’ın Kabil’deki hükûmete yönelik devam eden saldırısı, giderek daha fazla insanı ülkeyi terk etmeye zorluyor. Taliban’ın son haftalardaki başarısının nedeni Amerikan liderliğindeki koalisyonun ülkeyi terk etmesine bağlanabilir. Amerikan liderliğindeki koalisyonun hava ve lojistik desteği olmadan Afgan ordusu, Taliban savaşçılarının fanatik saldırılarına karşı koyamaz hâle gelmiştir.
ABD ve NATO müttefikleri, neredeyse son 20 yılı Afgan güvenlik güçlerini eğitmek ve donatmak için harcadılar. Sayısız Amerikan ve koalisyon generalleri, daha güçlü ve yetenekli bir Afgan ordusu yarattıklarını iddia ettiler. Maalesef, bunlar boş görünen vaatler gibi görünüyor. Afgan hükûmeti, teoride, emrindeki daha büyük bir güçle Taliban’dan daha üstün bir güç olmalıdır. Afgan güvenlik güçlerinin sayısı kâğıt üzerinde 300.000’den fazla.
Afgan ordusunun zayıflığının nedenlerinden birkaçı; Afgan ordusu ve polisinin yüksek kayıplar, firarlar ve yolsuzluklarla dolu sıkıntılı bir geçmişi olması. Buna ek olarak, ekipmanın ve moralin korunmasında sorunlar olduğunu söyleniyor. Askerler genellikle aşiret/kabile ve aile bağlarının olmadığı bölgelere gönderildikleri için; çoğu asker oradaki yerel halk tarafından düşmanmışlar gibi görünüyor, bu yüzden de televizyonda gördüğümüz gibi askerlerin çoğu saldırılar karşısında savaşmadan, görev yerlerinden ve bölgelerinden geri çekiliyorlar. Ayrıca, kendi memleketinde göreve gönderilen Afgan askerleri yerel kabileye/aşirete üye oldukları için (ve bu kabilelerin Taliban’a yakınlıklarından dolayı) çoğu zaman zor duruma düştüklerinde bağlılıklarını devlet yerine kabilelerine adıyorlar.
Taliban’ın hükûmete karşı başarısının nedeni, Afganistan’da merkezî hükûmet kontrolünden çok uzakta, kuzey ve batıdaki ücra ve ıssız bölgeleri (Stratejik olarak kilit üsleri ve Afganistan’a giden sınır geçişlerini ele geçirdiler, bu da merkezî hükûmeti daha da felce uğrattı.) ele geçirmek için koordineli bir plana sahip olmalarıdır. Ayrıca Taliban’ın insanların aşiret ve kabile bağlarından merkezî hükûmetten çok daha iyi yararlanması, yerel halkı Taliban’a karşı koymamaya ve hatta yardım etmesine teşvik etmiştir.
Büyük Göç Neden Türkiye’ye?
Her gün 500 ila 2.000 Afgan mültecinin Türkiye’ye girdiği tahmin ediliyor. İlginç olan ise Türkiye’nin Afgan mültecilerin gidebileceği en yakın ülke olmaması. Peki buna rağmen neden Türkiye’ye gelmeye çalışan bu kadar çok Afgan mülteci var? Bu durumun birkaç nedeni var.
İlk olarak Biden yönetimi, daha önce ABD devleti ve ordusuna yardım eden veya çalışan binlerce Afgan için yeni mülteci programının ayrıntılarını açıkladı. Plana göre ABD’ye yerleşmek isteyen Afganların önce kendi imkânlarıyla Afganistan’dan çıkıp üçüncü bir ülkeye gitmesi gerekiyor. Afgan mültecilerin ABD’ye başvuru sürecini tamamlamak için söz edilen üçüncü ülkelerde 1 yıla kadar bekleyebilecekleri öne sürülüyor. Türkiye de söz konusu üçüncü ülkeler listesinde arasında yer alıyor.
Bir başka neden de Pakistan ve İran gibi Afganistan’a komşu olan ülkelerin daha fazla mülteciyi içeri almaktan çekinmeleri. Buna sebep ise zaten hâlihazırda yaklaşık 2,5 milyon kayıtlı Afgan mültecinin yüzde 90’ına ev sahipliği yapmış olmalarıdır. Her iki ülke de son yıllarda binlerce, hatta neredeyse yüz binlerce insanı Afganistan’a dönmeye zorladı ve Pakistan daha fazla Afgan mülteciyi kabul etmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine, Avrupa ülkeleri ve AB (Avrupa Birliği), 2015 göç krizinden bu yana kıtaya giden düzensiz yolları daraltmak için önemli miktarda çaba ve para harcadı.
Tüm bu koşullar göz önüne alındığında Afgan mültecilerin gidebileceği fazla yer yoktur. Bu yüzden de çoğu Türkiye’yi seçiyor. Ayrıca Türkiye’ye gelen mültecilerin çoğunluğunun genç erkekler olmasının nedeni, Afganistan’dan Türkiye’ye zorlu yolculuğun genellikle dağ yolları ve tünellerden yürüyerek yapılmasıdır. Ayrıca, göçmenlerin çoğunun, Türkiye yolunda İran’a geçerken sınır muhafızları tarafından ciddi şekilde dövüldüğü bildiriliyor. Bu zorlu yolculuğun çocuklar, kadınlar ve yaşlılar için katbekat daha zor ve ölümcül olmasından dolayı çoğunlukla gençler ve erkekler tarafından bu yolculuğa girişiliyor. Zorlu yürüyüşten sonra göçmenler kaçakçılara yasa dışı yollardan doğu Türkiye’ye sokmaları için yüzlerce dolar ödüyor.
Türkiye Cumhuriyeti 2011’den beri Suriye’den gelen göçün baskısı altındadır. Bugüne kadar, Türkiye’ye yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci gelip yerleşmiştir. Türkiye dünyada en fazla mülteci barındıran ülkeler arasına girmiştir. Bu durum Türkiye’nin ekonomik ve sosyal istikrarını zorlamıştır. Türk devleti mültecilerin büyük çoğunluğuna Türkiye’de yaşamaları için barınma sağlayıp, maaş ödemeleri yapmıştır. Ayrıca mülteci sayısının yüksek olması Türkiye’de etnik ve ırksal gerilimlerin artmasına neden olmuştur. Afganistan’dan gelen bu yeni göç dalgası, bu kırılgan durumu daha da istikrarsızlaştırma potansiyeline sahip.
Taliban ne kadar reddetse de Taliban’ın yükselişi ile Afganistan’da şeriat yasalarının geri getirilmesi bekleniyor, bu da kadınların özgürlük hakkı, eğitim hakkı ve mahremiyet gibi temel özgürlüklerden yararlanamayacakları anlamına geliyor. Ayrıca bununla birlikte, Taliban’ın onlara karşı savaşan, şeriata karşı olanların ve dış güçlere yardım edenlere ve ailelerine karşı beklenen misillemeleri nedeniyle Afganistan’da insan hakları durumunun daha da kötüleşmesi bekleniyor. Afganistan’da kötüleşen durumla birlikte göç dalgasının artması bekleniyor.
Her şey daha bitmiş değildir. Birçok asker, savaşçı ve silahlı sivil, Taliban’a karşı birleşik bir direniş oluşturmak için Pencşir eyaletinde toplanıyor. Afganistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Emrullah Salih, eski kuzey ittifak lideri Ahmad şah Mesud’un oğlu Ahmed Mesud ile direnişe liderlik etmesi için bir araya geldi. Bu, 2001’de Taliban’ı devirmeye yardımcı olan bir sonraki kuzey ittifakı gibi bir ittifak olabilir mi? Bunu sadece zaman gösterebilir. Ancak, bu yazının yazıldığı andan itibaren olaylar değişebilir ve bu durum geçersiz hale gelebilir. Son olarak söylenmesi gereken ise; bu göçün ağırlığı sadece bir devletin ve ülkenin (Türkiye) üzerine koyulamamalı, küresel toplumun ve özellikle Afganistan’daki savaşın parçası olan ulusların ortak sorumluluğu olmalıdır.
Fotoğraf: Sohaib Ghyasi, Unsplash.