Artık sapla saman iyice karıştı. Memleket olarak siyasi bir çıkmazın içine hızla sürükleniyoruz. Herkes kendince demokrasi tanımı yapıyor. Kendi için antidemokratik olanı karşıt fikri savunan için talep edebiliyor. Yeni kişilere ve yeni düşüncelere kendini kapatabiliyor.
Sapla saman demiştik ya, esasında doğru ile yanlış birbirine karıştı. Yanlışlar doğru kabul edildi. Seçimler geride kaldı ama içine sürüklendiğimiz çıkmaz bir çığ gibi büyüyor. Böyle yapılarak esas tartışılması gerekenlerin üzeri örtülüyor.
Ekonomik sorunları, pandemi sürecini, eğitimde yaşanan sorunları, turizm sektörünün içine düştüğü çıkmazı ve yaşanan onlarca trafik kazalarını konuşmuyoruz ve konuşanları da linç edercesine eleştiriyoruz. İstenilen bu aslında…
Gündem değişiyor, amaç ve hedef sapıyor…
Ve böylece bedel ödenmiyor…
Doğruları yazmak böylesi ortamlarda zor oluyor. Toplum doğruları kabul etmiyor. Doğruları yazan da taşlanıyor. Böylece tartışma ortamı ortadan kalkıyor, aksaklıklar öylece kalıyor. Toplum olarak bedel ödeyebilsek birçok şey farklı olacak. Siyasiler de toplumdan çıkıyor, dolayısıyla bedel ödemiyorlar.
Yapanın yanına kâr kaldığı bir sistem…
Siyasetin özeti bu…
Yaratılan yapay gündemlerin, popülist söylemlerin ardından gidilmekte, gerçekten tartışılıp konuşulması gereken sorunların üzeri örtülmektedir. Böylece sorunlar büyüyerek devam etmektedir. Birileri kazansa da ülke kaybetmektedir. Değişim de dönüşüm de hep ertelenmektedir.
Yanlışları düzeltecek adımlar atılmamaktadır. Kısır döngü içinde dönüp duruyoruz. Duygusallığın esiri oluyoruz. Gerçeklerden uzaklaşıyoruz…
Bu ortamda doğruları yazmak gittikçe zor oluyor.
George Orwell’in söylediği gibi “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.”.
Fotoğraf: Priscilla Du Preez, Unsplash.