Bölgeselcilik veya alandaki İngilizce adı ile regionalism, uluslararası ilişkiler alanında uzun zamandır süregelen ve çalışılan bir alt dal olsa da son zamanlarda akademi dünyasında bu konuya olan ilgi hayli artmış durumda. Bölgeselciliği kısaca devletlerin veya devlet dışı aktörlerin bir bölgede, belirli bir amaçla ortak bir hedef adına bir araya gelerek dayanışması ve ortak politika gütmesi olarak tanımlayabiliriz.[1] Bölgeselcilik günümüz küresel siyasetinde tüm dünya coğrafyasına yayılmış olmanın yanı sıra, birçok ana alanda da oluşumunu sürdürmektedir.
Bölgeselciliğin küresel siyasetteki yerini tartışmaya geçmeden önce, ünlü Fransız siyasetçi Jean Monnet’nin Avrupa’da bölgesel iş birliğini tanımlayan o meşhur sözünü söylemek gerekir: “Avrupa hiçbir zaman var olmamıştır… Birileri gerçekten onu yaratmak zorundadır.”[2]
Bu alıntıyı yapmamın en büyük nedeni bölgeselcilik kavramının düşünce yapısını ve olgusunu anlatmaya yardımcı olmaktır. Jean Monnet bu tanımı yaparken Avrupa kıtasındaki bölgesel iş birliğine atıfta bulunsa da bu durum tüm bölgelerde gerçekleşen bölgeselcilik ve bölgeselleşme için geçerlidir. Bölgesel dayanışma, iş birliği ve ortak hedef hiçbir zaman kendiliğinden oluşmaz veya baş göstermez. Bu bölgesel ihtiyaç devlet veya devlet dışı aktörlerin birbiriyle var olan sosyal etkileşiminden ve ortak çıkar ilişkisinden kaynaklı oluşmaktadır. Bu nedenle, bölgeselcilik genelde sanılanın aksine doğal bir gelişme değil, sosyal yapı ile oluşan bir etkileşimin sonucudur. Bunu destekleyen bir argüman olarak da yine bazı “bölgesel örgüt” olarak faaliyet gösteren örgütlerde bulunan birçok farklı coğrafyadan devlet veya devlet dışı aktörleri de örnek olarak gösterebiliriz.
Bölgeselcilik tarihte ve günümüzde ekonomik, siyasi ve güvenlik olmak üzere üç ana alanda şekillenmiştir.[3] Bu alanların bölgeler arasında oluşumu sosyal etkileşime ve ortak çıkar unsuruna göre değişmektedir. İlk olarak ekonomik bölgeselciliği ele alacak olursak, bu tip bölgeselciliği ortak ekonomik faydalar sağlamak isteyen devlet veya devlet dışı aktörlerin bir araya gelmesi olarak tanımlayabiliriz. Bu etkileşime en büyük örnek ilgili aktörlerin bulundukları bölgede serbest ticaret alanı oluşturması, ortak pazar kurması veya müşterek para birimi kullanması olarak gösterilebilir. Ekonomik bölgeselciliği neredeyse dünyanın tüm bölgelerinde görmemiz mümkün olmakla birlikte, Avrupa Birliği – EU (Avrupa), Güneydoğu Asya Uluslar Birliği – ASEAN (Asya), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması – NAFTA (Kuzey Amerika) ve Güney Amerika Ortak Pazarı – MERCOSUR (Güney Amerika) en temel örneklerdendir.
Bir diğer önemli alan olan siyasi bölgeselcilik ise bir bölgede aktörlerin ortak siyasi çıkar sağlamak adına bir araya gelmesi ve genelde diplomatik ve politik anlamda müşterek bir bağ oluşturmaları olarak görülebilir. Bu durumda esas amaç, aktörlerin ve aslında özellikle devletlerin siyasi anlamda bir araya toplanarak ortak politik bir cephe oluşturması ve olası bir siyasi konjonktürde yine ortak hareket etme arzularıdır. Ayrıca, iş birliği oluşturulan bölgede ortak siyasi normlar yaratmak ve oluşturmakta diğer bir sebep olarak gösterilebilir. Bu alanda ise en öne çıkan bölgesel örgütler; Avrupa Konseyi – CoE (Avrupa), Bağımsız Devletler Topluluğu – CIS (Asya) ve Amerikan Devletleri Örgütü – OAS (Kuzey/Güney Amerika) olarak örneklendirilebilir.
Son temel bölgeselcilik ise güvenlik alanında karşımıza çıkmaktadır. Güvenlik alanında bölgeselciliğin gelişmesi aktörlerin bir araya gelerek ortak bir savunma grubu yaratmak ve olası bir askerî krizde veya saldırıda hep birlikte hareket edebilme ortamını yaratmaktır. Bunun yanı sıra, savunmadan ziyade bulunulan bölgede kalıcı barışı tesis etmek de güvenlik bölgeselciliğinin temel hedefleri arasında yer almaktadır. Bu tip bölgeselcilikte ortak çıkarların belirlenmesinin ve devletlerin bir araya gelmesinin daha çok ideoloji ve siyasi görüş temelli olduğunu söyleyebiliriz. Bu alanda ise; Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü – NATO (Kuzey Amerika/Avrupa), Varşova Paktı – WP (Doğu Avrupa) ve Şangay İş Birliği Örgütü – SCO (Asya) en önemli örgütlerdir.
Yukarıda da değindiğim gibi, bölgeselcilik her ne kadar adında da var olduğu bölge odaklı bir kavram gibi gözükse de bölgeler coğrafi sınırların ötesine taşıp, sosyal olarak inşa edildiklerinden ötürü bazı durumlarda bölgeselciliğin birçok bölgeden aktörlere yayıldığını gözlemleyebiliriz.[4] Burada farklı bölgelerden aktörleri bir araya getiren bölgeselcilik unsuru değişiklik gösterebilir ve farklı alanlarda çıkarlar iş birliğinin etkileşmesinde rol oynayabilir. Soğuk Savaş döneminde oluşan Bağlantısızlar Hareketi, kendilerini ne batı, ne de doğu bloklarına ait hissetmeyen devletlerin bir araya gelerek kurduğu güvenlik ve siyasi bir oluşum olduğunu söyleyebiliriz. Diğer örnek ise birbiriyle alakalı olarak ekonomik bölgeselciliği yansıtan 20 Grubu – G20 ve 77 Grubu – G77 olarak gösterilebilir. G20 dünyanın en güçlü yirmi ekonomisi olan devletlerin oluşturduğu bir örgütken, G77 bu devletlerin dışında kalanların bir araya gelerek oluşturduğu bir diğer örgüt olarak tanımlanabilir.
Küresel siyasetin oluşması ve küreselleşme sanılanın aksine sadece küresel düzeyde değil, bölgesel düzeyde de şekillenmektedir. Küresel siyaset onu oluşturan bölgeler ve bölgelerin içerisinde yer alan devletler ve devlet dışı aktörlerden ortaya çıkmaktadır. Bu denklemde çok yönlü ve sosyal olarak aktörler tarafından inşa edilen ilişkilerin ve etkileşimin var olduğunu söylemek mümkündür. Ortak çıkarların şekillenmesi ve aktörlerin ilk olarak bölgeselcilikle ve ardından küresel düzeyde hareket etmeleri ile ekonomik, siyasi ve güvenlik ilişkilerini oluşmaktadır. Bu büyük ve bir o kadar da karmaşık denklemde bölgeselciliğin rolünü fark etmek, anlamak ve kavramak küresel siyasetin de şekillenmesinde ve analiz edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Kaynakça
[1] Söderbaum, F. (2009). Comparative regional integration and regionalism. The Sage handbook of comparative politics, 477-496.
[2] Monet, J. (1950). Discussion Paper by Jean Monnet.
[3] Heywood, A. (2018). “Bölgeselcilik ve Küresel Siyaset.” Küresel Siyaset, 642-675.
[4] Postel-Vinay, K. (2007). The historicity of the international region: Revisiting the “Europe and the Rest” divide. Geopolitics, 12(4), 555-569.
Fotoğraf: TheAndrasBarta, Pixabay.