Hükûmet Kendi Başarısızlığının Suçunu Kimseye Atmasın

COVID-19 salgını sebebiyle kapanmanın bir zaruret hâline geldiği malumdur. Her gün yaşadığımız can kayıpları, vaktinde yapamadığımız kapanmanın doğrudan sonucu olarak bu kararları alanların boynunda bir madalyon olarak ilelebet duracaktır. Bundan sonra bu kayıp sayısının artmaması açısından tedbirlerin sıkıca uygulanması ve böylelikle enfekte insan sayısının asgari düzeye düşmesi gerekmektedir. Yine bunlara paralel olarak aşılama faaliyetlerinin ilerlemesi ve halkın bütününe yansıyacak bir bağışıklık geliştirilmesi bu işin sonuna yaklaşmak adına büyük önem taşır.

 

Bu arada bu tedbirler kapsamındaki sokağa çıkma yasağı ve bundan etkilenen işletmelere yapılması gereken katkı konusunda yaklaşık bir yıldır hükûmetlerin oldukça başarısız performansı dikkat çekmektedir. Bu başarısızlık, diğer alışılagelmiş başarısızlıklardan daha tehlikeli olup -tıpkı sağlığı ettiği gibi- ülkedeki tüm ekonomik aktiviteyi tehlike altına almaktadır. Geçtiğimiz yıl söz verilen katkıların hâlen daha ödenemediği gibi bu yılda da verilen sözlerin içeriği kimseyi tatmin edecek boyutta değildir.

 

Kimse kimseyi yanıltmasın, salgının bu boyuta gelmesi göklerden gelen bir karar değildir. Mevcut ve bir önceki hükûmetlerin hatalarının birikimidir. Eğer dünya ile aynı zamanda, daha virüsün ne olduğunu tam anlayamamışken yoğun bir salgın ile karşılaşıp işler ilk günden kontrol dışı olmuş olsa idi belki daha sonraki problemlerde eleştirinin dozu çok daha düşük olabilirdi. Ancak dünyada bu virüsün ne gibi sonuçlar doğurduğu çok belliyken biz sıfır vaka noktasına gelmiş ülkemizde bu salgını tekrar başlattık. Seçim kazanmak uğruna göz yumulan karantinasız girişlerin ve sağlıkçıların yoğun uyarılarına rağmen kapanma kararlarını uygulayamayan siyasetçiler doğan bütün halk sağlığı ve ekonomisi sorunlarının baş mimarlarıdırlar.

 

Biz bile bile lades olurken bizimle yaklaşık aynı zamanlarda sıfır vaka noktasına gelen ve karantina uygulamasını kaldırmayan Yeni Zelanda’da Başbakan Jacinda Ardern, ülkesinde rahatlıkla maskesiz barbekü partilerine katılabiliyor. Yeni Zelanda sıfır vaka ile devam ederken turizm olmaksızın ekonomi bir şekilde kendisini döndürebiliyor. Öte yandan biz ise turist getireceğiz yalanı ile kendimizi kandırıp ülkeye virüsü getirmeyi bir tamam başardık. Sanırım unutuluyor ama bu kapanma kararından önce de ülkedeki vakaların boyutu nedeniyle birçok dükkân sinek avlıyor, esnaf “grak grak” ediyordu.

 

Daha 6 Temmuz’da “‘Ekonomi’ Maskesiyle Ekonomiyi Batırmak” derken bu zamanları öngörmek pek de zor olmamıştı: “Aksine bu açılımların, yani karantinasız gelişlerin doğal sonucu olarak yarın Lefkoşa’nın göbeğinde iki-üç vaka çıktığında olacak olanların kimse farkında değil midir? Halkın arasında iki vaka çıktıktan sonra şimdi ‘dringa’ dolu olan kafeler, barlar, restoranlar, dükkânlar ve marketlerin bir anda boşalacağını öngörebilmek için ne medyum olmaya gerek vardır ne de âlim. Bir nevi karantinasız açılımlar ilk dalgayı zar zor atlatan (ya da atlatamayan) esnafın ölüm fermanıdır.”

 

Sonrası ölümlerin tekrar başlaması, hastane kapasitesinin katlanarak dolması ve ötelendikçe ötelenen kapanmadan artık kimsenin kaçamaması… Sonuç hem sağlık hem de ekonomi adına kocaman bir fiyasko ve bunun sorumlusu siyasetçiler. Şimdi bu süreçten sağ çıkmaya çalışan işletmeler; kendi içinde kavgaları bitmeyen, çözüm üretmek yerine mızmızlanan, parti içi kavgalar başta olmak üzere halk gailesi hariç her çeşit gaye doğrultusunda diğerlerini hükûmeti bozmakla tehdit eden siyasetçilerin elinden yardım bekliyor.

 

Bu yardım beklenen hükûmetin maliye, ekonomi, çalışma ve turizmden sorumlu bakanlarının alanlarında bilgileri düzgün bir üniversitenin birinci sınıf öğrencilerini geçer boyutta değildir. Daha atandığı günden beri kendi alanında iki kelam etmemiş bakanların da bu dönemde çözüm üretmek yerine mızmızlanmalarını görmek tahammül sınırlarını zorlayacak cinstendir. Tüm bunlar olurken muhalefetin sükûneti de aynı şekilde bu sınırları zorlayacak boyuttadır.

 

Aldıkları yanlış kararlarla başımıza gelenlerin birinci sorumlusu olan siyasilerin artık mızmızlanmayı bırakıp başımıza açtıkları dertleri çözme konusunda adımlar atmaları gerekmektedir. Göreve gelmeden önce, özellikle seçim dönemi övünerek anlattıkları maliye kaynakları şimdi nereye gitmiştir? Demokrasiyi feda etmek uğruna sözünden çıkmadıkları “büyükler” neden kendilerine katkı vermemektedir? Veriyorlarsa bu katkılar neden halka gitmemektedir? Bu soruları zahmet olmazsa soracak bir muhalefet ve cevaplayacak yetkililer aranmaktadır.

 

Eğer bu virüs kısa süre içerisinde kontrol altına alınıp aşılamalar bir tamam yapılmazsa kapanma kaldırılsa dahi ekonomi dönülmez akşamın ufkuna gidecektir. Bundan sonraki süreçte öğrencilerin en azından Eylül 2021’de getirilmesinden bu yaz bir kısım da olsa otellerin açılmasına, bu süreçte ödenemeyen borçların yeniden yapılandırılmasından işsiz kalanların tespit edilip yeniden işe girmelerine yönelik teşviklere kadar siyasetçilerin yapacak çok ödevi vardır. Ancak hepimizin tahmin ettiği gibi bundan sonraki süreçte bizleri asla bitmeyen seçim ve kurultay krizleri, atama kilitleri ve istihdam kavgaları bekleyecektir.

 

Bu virüsün yayılmasında öncülü Tatar hükûmeti ile beraber tam sorumluluğu olan görevdeki hükûmet, zahmet olmazsa artık -özellikle ekonomiden sorumlu bakanlarıyla- mızmızlanmayı bırakıp halkın sorunlarına çare bulmalıdır. Kapanma isteyenlere ve Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesine her fırsatta topu atmayı bırakıp o topla artık seyirciye kendisinin de oynayabildiğini göstermelidir. Aksi hâlde kendilerinin geldikleri görevler üstlerine yapışmış birer hatadan başka bir şey değildir.

 


 

Kapak görseli için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir