Bir Sistem Karmaşasıdır ki Gider

Geçen hafta 1 Ağustos günü Kıbrıs Türk Bisiklet Federasyonunun düzenlediği yol yarışına katıldım. Takımlar için değil bireysel bir yarıştı bu. Takımlar arası olmasa da kulübümüzün bütün sporcuları birbirini destekleyebildiği yere kadar destekledi ve takım olarak büyüklü küçüklü, en yüksek performanslısından en düşüğüne kadar birbirimize destek olmaya çalıştık. Bisiklet Green Pedal ailesi için birlikteliktir çünkü, aile olmaktır ve her daim birbirini taşımaktır.

 

12 yaşlarındaki gençlerden tutun da 50 kusur yaşlardaki çalışan abilerimiz ablalarımız da bizimle antrenmanlar yapmış ve hep birlikte bu yarışa hazırlanmıştık. Tek amacımız kürsüde Green Pedal’ı görmekti. Kimin kürsüde duracağı değil mevzu bizler için hiçbir zaman. Bisiklet öyle bir spor ki istersen en güçlü bacaklar sende olsun, en iyi ciğerler sende olsun saatte 50 km süratle gitsen bile o rüzgârı tek başına kaldıramazsın, takımına ihtiyacın vardır. Bunu Fransa Bisiklet Turu, İtalya Bisiklet Turu gibi dünyaca ünlü müsabakalarda gözlemlemek de mümkündür.

 

Takım olarak hareket etmenin bisikletteki bir diğer avantajı ise yollarda daha fazla dikkat çekilmesidir bisikletlilere. Kaza yapmak bazen kaçınılmaz olsa da birbirimizi koruyarak sürdüğümüz müddetçe ve dikkatli oldukça bu olasılığı düşürebiliriz kendimizce tabii ki.

 

Gel gelelim bisikletlinin, özellikle de yarıştaki bisikletlinin süratini kesen genellikle trafikteki bisiklete saygısız kişiler oluyor. Bir turnuva, yarışma düzenlendiğinde beklersiniz ki yeteri kadar hakem olsun. Özellikle de yol yarışı gibi müsabakalarda yolu, kavşağı, trafiği kesen birileri gerekir; polis bile olabilir bu kişiler.

 

Geçtiğimiz haftaki yarıştan bahsetmek isterim bu yazımda. Yarışlarda yanımızda telefon taşımak yasak. Yolu bilmiyorsanız ve yolu gösteren ya da sizleri takip eden biri yoksa gerginlik, kaygı nüksediyor. Benim performansım diğer takım arkadaşlarımdan düşük olduğu için aramızda mesafe açıldığından dolayı ben daha geride kaldım bu yarışta. Bir müddet beni hakem takip ettikten sonra beni geçip ilerdeki takımlara gitti.

 

Genç yarışçılardan birkaçını arkamda görmem ve aralarında Green Pedal yarışçılarını görmem beni rahatlattı. Hemen arkalarına girdim ve bir müddet onlarla beraber birbirimizi taşıyarak rüzgarlarımızdan korunarak devam ettik.

 

Lefkoşa-Güzelyurt yolu üzerinde Metehan çemberinin oradan başlayarak ODTÜ kampüsü ve Kalkanlı tarafına dönüp, Çamlıbel’den ilerleyip, Yılmazköy’den çift şerit anayola çıkmak, ve yarışı yine Metehan çemberi taraflarında bitirmekten ibaret olan bir parkurumuz vardı. Yarış 80 km idi.

 

Ben 15’inci km civarlarında takımlardan hiçbirini görmez olduğum yerdeydim ve çevremde ne polis ne de hakem vardı. İkinci kez süreceğim bir parkur olan bu parkuru tam hatırlamamakla beraber etrafta hiç kimsenin olmayışı ve etrafı tanımamak beni biraz tedirgin etmişti doğrusu. O kadar geri kaldıktan sonra ve kaybolduğumu düşünürken kendimce ilerideki ilk çemberden dönüp geldiğim yolu geri dönmeyi düşündüm; benim için artık yarış bitmişti.

 

Yarış başlamadan bizi özverileriyle çalıştıran abilerimiz bize “Merak etmeyin geride kalırsanız size araç yollayacağız ve sizi alacak, yolda kimse kalmayacak.” demişti. Büyük bir rahatlatıcı bu, sonuçta federasyonun yapması gerekeni bizim kulübümüz sporcusuna yapıyor. Yine sistemin sınıfta kaldığı bir nokta.

 

Tam çember arayışlarındayken beni almaya araç yollandı ve geri dönüş yolu için araca bindim ve yarışı bırakmış bulundum. Yarışı tamamlamadığıma üzülsem de kaybolmadığım için rahatlamıştım. Geri dönüş yolunda araçla giderken yolda kulübümüzün sporcularından olan 12 yaşındaki genci yolda bulduk; hakemsiz ve polissiz bir şekilde. Trafiğin içerisinde. Hadi ben büyük kadınlar kategorisinde yarışıyordum, 24 yaşında bir bireyim, peki ya 12 yaşındaki çocuk? Ya kaybolursa? Nasıl bir organizasyon yapılıyor anlamış değilim doğrusu.

 

Federasyon bir kez daha sınıfta kalıyor bana göre. Gençleri takip etmek ve tırlara, araçlara yavaşlamalarını işaret etmek biz arabadakilere kalmıştı artık. Seve seve yaptık tabii ki. Fakat insanın canı sıkılmıyor değil.

 

Ne yolu gösterecek ne de kesecek birinin olmaması tabiri caizse tam olarak “kelle koltukta gitmek” oluyor ve bizim için aynen öyle geçti bu yarış günü. Kaldı ki bir sporcumuzu, arkasında hakem olmasına rağmen, hakem aracı bekletmediği için çemberde bir araç çembere sıkıştırmış ve neredeyse kazaya yol açmıştı. Başka bir yarışçı arkadaşımızın arka lastiğine trafikteki araçlardan birinin değmesinden ötürü arka jantı değişmek zorunda kalmış ve zaman kaybetmiştir bu yarışta.

 

Bazı yaşananlar hakemli yerde bazısı ise hakemsiz yerde oldu. “Hakem olsaydı bunlar olmayacaktı.” diyemeyiz, tecrübe edindik sonuçta. Fakat yolların kesilmesi ve/veya polisten destek alınması gerektiğini kesinlikle savunuyorum. Kayıt için dünya kadar para aldıkları bir yarışta en azından can güvenliğimizi ve geri dönme olasılığımızı korumalarını beklemekteyim ben şahsen.

 

Biri geride kalıp düşse kalsa ne olacak mesela? Bunun hesabını nasıl verecekler?

 

Bir sporcu olarak, ki gerek teniste gerek voleybolda birçok müsabakada yer aldım, ilk defa bu şekilde bir müsabakaya şahit oldum. Yetkililerden, özellikle de federasyondan üstlerine düşen görevi tam yapmalarını talep ve rica ediyoruz. Kendi ülkenizin sporcularına, gelecek nesillere örnek olmasını istediğiniz kişilere davranış biçiminiz bu mu? Bu gidişle kimse yarışmak istemeyecek, müsabakalara katılmak istemeyecek ve ülkede bisiklet müsabakaları yavaş yavaş yok olacak.

 


 

Fotoğraf: Free-Photos, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir