Avrupa Birliği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yasası Üzerine

Cinsiyet ayrımcılığıyla ilk mücadele kapsamında kadınlar ve erkekler arasında eşit ödenek ilkesi 1957’de kabul edilen Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran antlaşmaya, yalnızca tek bir hüküm aracığıyla dâhil edilmişti. Fakat alınan bu karar, sosyal sebeplerden ziyade ekonomik arka planlara dayanmaktaydı. Bu dönemde Fransa erkeklerin ve kadınların eşit ödeneklerine ilişkin yasalar geçirmeyi kabul etmiş, dolayısıyla anlaşma dâhilindeki diğer ülkelerin ucuz kadın emeği Fransız ekonomisini dezavantajlı bir duruma sokmuştu. Bu yüzden Avrupa tarihindeki toplu cinsiyet eşitliği yasalarını değerlendirirken 1957’de geçirilen kararlardan başlamak yeterli değildir. Ancak 1976’da Adalet Divanı bu hususun sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal bir amacı olduğuna karar verdi ve bu sayede toplumsal ilerlemeye katkıda bulunmanın öncelikli hedef olarak görülüp ekonomik amaçların ikinci planda tutulacağına hükmetti. Ayrıca eşit ücret ilkesini temel bir insan hakkı olarak sınıflandırılacağı belirlendi.

 

Yeni yaklaşım, başlangıç noktası olan cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı yasal korumadan bir ileri adım olarak kadınların tarih boyu karşılaştıkları olumsuzlukların üstesinden gelebilmek ve farklı uygulamalarla eşitliğin sağlanması için proaktif toplu bir efor içerecek şekilde değişti. Avrupa Birliği günümüzde de tüm alanlarda eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye kararlı olduğunu sık sık dile getirip bu konuda hatırı sayılır ilerlemeler kaydetmeye devam etmektedir, fakat buna rağmen AB genelinde üye devletlerin arasında eşitsizlik korunurken son zamanlarda ilerleme bazı alanlarda ciddi şekilde yavaşlamış hatta gerilemeye başlamıştır.

 

Genele bakıldığında sağlık ve eğitim alanlarında cinsiyet eşitsizliği nispeten geliştirilmiş olsa da istihdam, ekonomik ve finansal kaynaklara erişim veya liderlik alanları hâlâ daha ciddi değişimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Son yıllardaki ilerlemelerin umut verici düzeyde olmasına rağmen kadınların şirket yönetim kurullarında ve yönetim pozisyonlarında yeterli temsilleri olmaması AB üye devletleri için büyük bir eksiklik olmaya devam etmektedir. Bu yetersiz temsil, bu alanlardaki çok sayıda mezuna kıyasla üst düzey yönetici pozisyonlarındaki sayı farkının da kanıtladığı gibi ihtiyaç duyulan insan kaynağı potansiyellerinden düzgün faydalanamadığını göstermektedir. Kurumlardaki kritik konumlar hâlâ daha nadiren kadınlar tarafından doldurulmaktadır. Şu an yürürlükte olan mevzuatların, kadınların şirket yönetim kurullarındaki temsiliyeti üzerinde önemli bir etkisi olsa da yönetim kurulları içinde sahip oldukları pozisyonlara yönelik herhangi bir katkısı olmadığı görülmektedir. Örneğin Ekim 2018’de kadınların büyük şirketlerin üst düzey pozisyonlardaki katılımı yüzde 29,3 iken bunların sadece yüzde 16’sı karar alma veya yönetici pozisyonlarında görev almaktaydı. Dolayısıyla mevzuat her ne kadar farklı alanlardaki katılım eşitliğini belirli bir noktaya kadar ilerletse de mevcut organlardaki pozisyonların düzenini belirlemeye yeterli gelmemektedir.

 

Şirket kurullarına kadın çalışan kotası konulan AB ülkelerinde elde edilen sonuçlar bu alanda önemli veri akışı sağlamaktadır. Örneğin araştırmalara göre spesifik olarak sadece borsa alanındaki şirketler ele alındığında bile kadınlarının yönetim kurullarında temsil edilmesindeki gelişmeler, bağlayıcı kotalar uygulayan ve/veya başka tür somut önlemler uygulayan ülkelerde gözle görülür şekilde farklılık göstermektedir. Bağlayıcı kotalar uygulayan ülkeler listesinde Fransa, İtalya, Belçika ve Almanya yer alırken, diğer üye devletler tarafından farklı yaklaşımlar tercih edilmektedir. Bağlayıcı ve daha hafifletilmiş önlemler uygulanan ülkeler arasındaki fark dikkat çekicidir. Bağlayıcı kotaların uygulandığı dört ülkede yönetim kurulları yüzde 38 kadın çalışanlara yer verirken bu rakam diğer ülkelerde yüzde 25’i geçmemektedir.

 

Bu temsiliyet problemi siyasi alanlara da sıkça görülmektedir. Bölgesel seviyelerdeki siyasi meclisler temsil ettikleri nüfusun cinsiyet çeşitliliğini çoğu zaman yansıtamamaktadır. Kadınların parlamentolara katılımı, demokrasilerin hesap verebilirliğini ve kalitesini geliştirmede çok büyük bir rol oynar. Ayrıca politika oluşturma gündemleri ve siyasi içerik üretiminde tüm cinsiyetlerin aktif katılımı büyük bir önem taşır. AB’nin üye devletlerinde toplu ve ulusal seviyelerde siyasette kadın ve erkekler için fırsat eşitliğini teşvik etmek adına yasama başta olmak üzere birçok çeşitli araçlar sunulmuştur. Fakat uzun vadeli stratejilerin eksikliği ve birçok üye devletteki siyasi partiler ve hükumetlerin değişiminin çok yavaş olması kadınların temsiliyetindeki gelişmenin önüne geçmektedir.

 

Kadınların kurumsal yönetimde düşük düzeyde katılım sorununu ele almak için 2012 yılında Avrupa Komisyonu, büyük şirketlerde yönetim kurulu çalışanlarının seçiminde şeffaflığı artırmak için bir yasama önerisi sunmuştu. Önerilen mevzuat sadece kadınların temsil edilmesine belirli bir kota getirmek yerine yönetim kurulu üyeleri için şeffaf bir seçim süreci yaratmayı hedeflemekteydi. Gerekli kriterlerin ve adayların niteliklerinin karşılaştırılması fakat temsiliyeti düşük olan cinsiyetin yüzde 40 katılımına ulaşılma temelinde bir sisteminin yaratılmasını amaçlamaktaydı. Bu sistem aynı zamanda çoğu zaman yeterli ilgiyi görmeyen ve erkeklerin temsil edilme sıkıntısı çektiği sektörlerinde düzenlenmesine yardımcı olmuştur. Komisyonun buna benzer birçok önerisi Avrupa Parlamentosu ve çoğu üye devletin desteğine sahip olduğu için kabul edilmesinden bu yana büyük şirketlerin yönetim kurullarında kadınların oranında önemli bir artışa sebebiyet vermiştir. Bu ilerlemeler Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsünün topladığı veriler ve araştırmaları sonucu rahatça tespit edilebilmektedir.

 

AB’nin bu konudaki gelecek planlarına yönelik seçenekler, mevcut mevzuatın daha iyi uygulanmasını ve uygulamaların denetlenmesinin modernleştirmeye yönelik çabaların artırılması, sistemdeki açıkların tespit edilmesi, veri toplama ve takip mekanizmalarının geliştirilmesi ve ortaya çıkan sorunlar kapsamında bilinçlendirme ve farkındalık yaratma çabalarının arttırılması için çalışmaları içerebilir, bu çabayı desteklemek adına ulusal seviyeden ziyade toplu bir inisiyatif gerekli olacaktır. Bu kararları eyleme geçirmek için gerekli kurumların, araçların ve kaynakların sağlanabilmesi daha geniş ve toplu bir politika yelpazesi gerektirecektir.

 


 

Kaynakça

2019 Avrupa Birliği’ndeki Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Eşitlik Raporu, Avrupa Komisyonu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir