Feminizm Herkes İçindir!

Feminizm üstüne yazılan kitapların, feminizm karşıtı yazılardan daha az olduğu gerçeği beni öğrendiğimden beri rahatsız ediyor. Düşünsenize, bir fikirle ilgili muhalefet yapan grup daha fazla yazı yazsın ve bu ideolojiyi benimseyen insanlar suskunluğu tercih etsin. Günümüz Türkiye’sinde bu konuyu konuşmanın komplike, hatta ve hatta tehlikeli olabileceğinin farkındayım. Fakat feminizm konuştukça güçlendiren, birlik ve farkındalık yaratan bir konu. Peki insanlar bu kelimeden neden bu kadar korkuyor?

 

Öncellikle tanımıyla başlamak gerekirse, feminizm kadın ve erkeğin ekonomik, sosyal ve politik eşitliğini savunuyor. Feminizmin amacı cinsiyete dayalı baskıyı sona erdirmektir. Bu fikri benimseyen herkes feminist olabilir. Bu kelimeleri okuyan herhangi biri annesinin babasından herhangi bir konuda daha zayıf olduğunu, daha alt olduğunu söyleyebilir mi? Eminim ki cevap “hayır”dır. Peki o zaman neden insanlar “feminist” olarak tanımlanmaktan bu kadar rahatsızlık duyuyor? Dıştan alacağı tepkiden dolayı mı yoksa kendi kendini ötekileştirdiği için mi? Kadın erkek eşitliğine inanmayan, cinsiyetçi insanların çekinmesi gerekirken neden tam tersi hâlâ 21. yüzyılda bizi vuruyor? Aslında sebebi çok basit bence. Kelimenin kökü olan “feminen”, ataerkil bir toplumu korkutmak için fazlasıyla yeterli oluyor.

 

Fakat, çoğunluğun inandığının aksine, feminizm her iki cinsiyet için de eşitliği savunurken, erkekler için de daha sağlıklı ve daha insancıl bir yaşamın yaratılması gerektiğini vurguluyor. Ne yazık ki, hâlâ feminizm lafı geçtiğinde erkeklerin mağdur olacağı, kadınların dominant olduğu bir dünyanın istendiği düşünülüyor. Medyanın feminizm ile ilgili haberleri yüzünden, feminizm erkek düşmanlığı sanılıyor. Buradaki düşman erkekler değil, insanların hayatını zorlaştıran cinsiyetçiliktir. Örnek vermek gerekirse, feminizmin ana konularından biri olan “beden olumlama” hareketi erkekler için de aynı şekilde gerekli. Feminizm nasıl ki kadınların vücut yapılarının toplum tarafından eleştirilmesi, gerçek dışı standartlarla kadınların kötü hissettirilmesine karşıysa, erkeklerin de dış görünüşlerinin kendileri tarafından belirlenmesini, zayıf olan erkeğin “çelimsiz”, saçı uzun erkeğin dalga konusu olmaması gerektiğini savunuyor.

 

Aslında, baktıkça derinleşen feminizm, erkeklerin üstünde tarih boyunca oluşturulmuş olan baskının azalmasının en kolay yolu. Erkekler “Erkek adam ağlamaz!”, “Adam gibi davran!”, “Pipini göster amcana!” diye büyütüldüklerinde, bunun “Kadın kısmının bu saat dışarıda ne işi var?”, “Hanımefendi gibi hareket et!” laflarından daha farklı şeyler hissettirmediğine eminim. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2014-2016 yılları arasında 9.479 kişi intihar etti. Bu intiharların, 7.041 tanesinin 20-29 yaşları arasında erkekler olması, üstlerinde oluşturulan psikolojik şiddetin sadece küçük bir göstergesi olabilir. “Erkek adam ağlamaz” diye büyütülen çocuklar, kendi dertlerinin içinde boğulurken yardım istemekten utanan bireylere dönüşüp tek çıkış yolu olarak kendi hayatlarını sonlandırmayı tercih ediyorsa, problemin ciddiyetinin farkına varmanın zamanı gelmiş demektir.

 

Cinsiyetçi düşünceler, kadınlar kadar erkeklerin de hayatını dayanılmaz bir hâle getiriyor. Feminizm cinsiyet temelli baskı ve ayrımcılığı ortadan kaldırmayı, bunun yerine her iki cinsiyete de kendi hayatlarını şekillendirme özgürlüğü vermeyi hedeflemenin; baskının ve şiddetin hiçbir türünün olmadığı bir sistem yaratmanın adıdır. İşte tam da bu yüzden, Bell Hooks’un da dediği gibi: “Feminizm herkes içindir, ve herkes için gereklidir! Feminist erkeklik, ataerkil sistemden mustarip olan erkeklerin kurtuluş yoludur!”

 


 

Referanslar:

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18626

https://en.oxforddictionaries.com/definition/feminism

https://www.plutobooks.com/blog/feminism-is-for-everybody-bell-hooks/

https://www.youtube.com/watch?v=85RxQHZkluE

https://www.youtube.com/watch?v=hg3umXU_qWc

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir