Beyin Göçünden Korkmak Doğru Mu?

24 Ocak 2019 günü sitemiz Tabella’da gerçekleştirdiğimiz bir dizi röportajın birinci bölümü yayınlanmıştı. Röportajın yayınlanan birinci bölümünde ana muhalefet partisi lideri Ersin Tatar ve eski Sağlık Bakanı Faiz Sucuoğlu’nun Kıbrıs’taki beyin göçü, eşcinsellik ve gençlerin siyasete olan ilgisizlikleri ile ilgili düşüncelerine yer verilmişti. Bu yazıda Ersin Tatar’ın öne sürdüğü ve Faiz Sucuoğlu’nun hemfikir olduğunu beyan ettiği beyin göçü ile ilgili görüşlerini değerlendireceğiz. Bu konunun daha derin bir analizi için Şenay Gökçebel’in yazı dizisini okumanızı tavsiye ediyorum (Bölüm 1 ve Bölüm 2).

 

I. Beyin Göçü Nedir?

Beyin göçü kısa olarak kalifiye insanların daha iyi bir yüksek eğitim, yaşam kalitesi, iş fırsatları, yüksek maaş ve daha stabil bir politik ortam arayışı gibi sebepler yüzünden (Dodani ve LaPorte, 2005) ana vatanlarından ayrılıp hayatlarını daha iyi idame ettirme motivasyonu ile daha gelişmiş bir ülkeye göç etmesi olarak özetlenebilir. Bu bağlamda beyin göçüne en yatkın olan zümrenin eğitimli genç nüfus olduğunu belirtmekte fayda var. Bir ülkenin sahip olabileceği en sınırlı kaynaklardan olan insan sermayesinden mahrum kalan ülkelerin uzun vadede kalıcı kişi başına düşen gelişimde azalma (Haque, Nadeem U. ve Kim, S.-J., 1995) ve genel anlamda ekonomik kalkınma üzerinde olumsuz bir etki (Docquier, Lohest ve Marfouk, 2007 ve Schultz, 1981) yaratabilir. Bu durum Kuzey Kıbrıs’ın içinde olduğu konjonktür göz önünde bulundurulduğunda (ülkenin siyasi ve ekonomik geleceğinin belirsizliği, Kuzey Kıbrıs’ın global trendin aksine yıllar geçtikçe küreselleşmek bir yana daha da dış ülkelerden izole bir konuma gelmesi vs.) daha da önem kazanıyor.

 

Peki Ulusal Birlik Partisi Başkanı Ersin Tatar bu konu ile ilgili ne dedi?

 

II. “[B]eyin göçü var memlekette diye çok da karamsar olmamak lazım”

Tatar, yurt dışında çalışan insanların Kuzey Kıbrıs’a büyük bir bağlılık duyduklarını ve günün sonunda ülkelerine dönmek isteyecek olan gençlerin ülkenin gelişimine kazandıkları tecrübe vasıtasıyla büyük katkılar yapabileceğini söyledi. Fakat bu durumu sekteye uğratabilecek faktörlerden biri olarak Kuzey Kıbrıs’ın boyutu gereği “herkesi memnun edecek, tatmin edecek olanaklar” olamayabileceğini aktardı. Tatar, yeterli eğitimi edinerek yurt dışında iyi olanaklardan faydalanıp oraya yerleşebileceklerini ve bunun “ada ekonomilerinin kaderi olduğunu” aktarmasına karşın, “okuyan gider geri gelmez”, “Kıbrıs Türkü yok olacak gidecek” tarzı düşüncelere katılmadığını ve beyin göçü yüzünden “çok da karamsar olmamamız” gerektiğini aktardı.

 

Ersin Tatar’ın bu konuda karamsar olmamamız gerektiğini tembihlemesine karşın, beyin göçünün önemini anlatmak ve beyin göçü yüzünden bu ülkenin gelecekte mahrum kalabileceği vasıflı insan sermayesinin önemini sadece bir örnekle anlayabiliriz.

 

Bu örnek 1933 ile 1945 yılında anti-semitik Nazi rejiminden Türkiye’ye göç eden Alman bilginlerinin bu kadar kısa bir sürede Türkiye’ye kattıkları değerdir.

 

III. Nazi Rejiminden Kaçan Musevi Kökenli Alman Aydınlar

Almanya’da 1933 yılında Adolf Hitler önderliğindeki Nazi Partisinin yürürlüğe koyduğu “Kamu Hizmeti Yasası” binlerce Musevi kökenli eğitimcinin “Aryan olmadığı” veya farklı siyasi görüşlere sahip oldukları gerekçesiyle işten çıkarılmasına sebep oldu. Bu gelişmeler ışığında binlerce akademisyen Nazi rejiminden kaçmak için Amerika, Birleşik Krallık ve Fransa gibi çeşitli ülkelere göç ettiler. Türkiye de ülkeden ayrılmak isteyen bir grup Musevi akademisyeni (ilk aşamada 30 kişi) Türkiye’ye davet etti. Bu davetin kabul etmesi rejimden kaçmak isteyen akademisyenlere ek olarak üniversitelerini Yahudilerden arındırmak (Judenrein) isteyen Naziler ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyaç duyduğu vasıflı insan sermayesini karşılamasına sebebiyet verdi. Savaşın sonuna kadar Türkiye’ye göç eden Musevi kökenli entellektüellerin sayısı 190’ı aşarken, bu sayıya aile üyeleri ve personeller de dâhil edilince bu sayı 1000’i aşmıştı.(Reisman, 2007) Bu akademisyenlerin birçoğu eski ismiyle Dar-ül Fünun’un (İstanbul Üniversitesi) kapatılarak, İsviçre’den davet edilen eğitimci Profesör Albert Malche’ın Türk eğitim reformu için hazırladığı rapora uygun bir şekilde yeniden açılmasıyla kendilerine eğitim kadrolarında kendilerine “Ordinaryus Profesör” olarak yer buldu. Musevi bilginler ülkede kaldıkları sürece bağlı oldukları üniversitelerdeki müfredatları modernleştirip eski akademik kadroya kıyasla yetişmekte olan öğrencilere çok daha üst seviye bir eğitim vermenin yanında, ülke çapında da köklü değişimlerde aktif rol oynadılar. Buna birkaç örnek verilebilir. Andreas Schwarz hukuk alanındaki uzmanlığını kullanarak hukuk sistemini sağlam temellere oturtamamış Türkiye Cumhuriyeti’nin batı ülkelerinin kanunlarının uyarlanmasını sağladı. Musevi bilginler kültürel anlamda, Ankara Devlet Konservatuvarının (Carl Ebert) kurulmasında, batı klasiklerinin Türkçe’ye çevrilmesinde (Georg Rohde), senfoni orkestrası kurulmasında (Paul Hindemith) öncü rol oynadılar.

 

IV. Sonuç

Peki bu örnek bize neyi anlatıyor? Geçici bir beyin göçünün bir ülke üzerinde sadece 15 senelik bir zaman zarfında yapabileceği pozitif etki bile beyin göçünden bir ülkenin kazanabileceği verimi göstermeye yeterlidir. Yurt dışında eğitim alan veya çalışan insanların başka ülkelere gidip kişisel ve mesleki gelişimlerinde büyük mesafe kat edebilme potansiyelleri tartışmasız ki doğrudur.(Dodani, S. ve LaPorte, R., 2005) Ancak bu sadece yurt dışında eğitim alan Kıbrıslı Türklerin günün sonunda Kıbrıs’a geri döneceklerini varsayan farazi bir yaklaşım ile haklı çıkartılabilir. Ancak, özellikle Şenay Gökçebel’in de yazılarında da belli ettiği gibi, eğitim almak için yurt dışına giden genç nüfusun geri geleceğini sadece Kıbrıslı Türkler’in ülkelerine duyduğu aidiyet duygusu üzerinden ölçmek, beyin göçünün gerçekleşmesinde önemli rol oynayan faktörleri göz ardı etmek olur.

 

Bu bağlamda sayın Tatar’ın söyleminden öne çıkan başka bir noktaya da değinmekte fayda var. Ersin Tatar’ın eninde sonunda Kıbrıslı Türkler’in ülkelerine emekli olduktan sonra gelmelerine dair saptamaları ne kadar doğru olsa da, yararcı bir bakış açısından Kuzey Kıbrıs’ın uzun vadeli menfaati için yaralayıcıdır. Bir insanın hayatının en verimli dönemlerini mecburen (veya kendini mecbur hissettiği için) başka bir ülkede, yerlisi olmadığı bir ülkenin yararı için kullanması bu ülkenin çok büyük bir kaybıdır. Dışardan gelecek aydın insanlara kendi ülkemizde olabildiğince yer açmamız gereken bu kritik dönemde kendi içimizden yetiştirdiğimiz bireylere bile sahip çıkamamamız, uzun vadede ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve iktisadi çukurdan asla çıkamamamızı sağlayacaktır. Bu bağlamdaki tek çözüm, kısa vadede vasıflı insan sermayesini adada tutmak için inisiyatifler yaratmak, ve kendi alanlarında vasıflı insanları (olabildiğince) adaya çekerek orta vadede eğitim seviyesini yükseltebilecek bireyler yetiştirmelerini sağlamaktır.

 

Dünya ekonomisinde kalifiye insan sermayesi önemli bir öğedir.(Davis ve Hart, 2010) Yüksek (ve kaliteli) eğitim sahibi ve başarı odaklı genç nüfusun potansiyel olarak katma katacağı değerden mahrum kalan ana vatanların ekonomik gelişimlerinin sekteye uğraması, hele Kuzey Kıbrıs gibi ekonomisinin kuvvetinin ve istikrarının pamuk ipliğine bağlı olan ülkelerde ihtiyaç duyulan atar damarlarından birinin kesilip atılması demektir.

 


 

Referanslar:

* Ersin Tatar ve Faiz Sucuoğlu ile gerçekleştirilen röportaja ilk bu linkten ulaşabilirsiniz: http://tabella.org/roportaj/ersin-tatar-ve-faiz-sucuogluyla-roportaj-beyin-gocu-escinsellik-siyasete-ilgisizlik-1/

 

Türkiye’den beyin göçüyle başka ülkelere taşınan insanların deneyimlerini daha yakından anlamak isteyenler için 140journos’un bu konu ile ilgili hazıladığı 2 bölümlük ‘Seküler Göç’ başlıklı video dizisini izlemenizi tavsiye ederim.

seküler göç – bölüm 1: nedenler – https://www.youtube.com/watch?v=WNWQO70amq4

seküler göç – bölüm 2: gittikten sonra – https://www.youtube.com/watch?v=gh2Uqf9ex9w

Nazi dönemi esnasında Türkiye’ye göç eden bilginlerin listesini bu linkten bulabilirsiniz: https://tarihturklerdebaslar.wordpress.com/2012/04/22/ataturkun-turkiyeye-getirdigi-musevi-bilim-adamlari/ 

Dodani, S. and LaPorte, R. (2005). Brain Drain from Developing Countries: How can Brain Drain be Converted into Wisdom Gain?. Journal of the Royal Society of Medicine, 98(11), pp.487-491.

 

Docquier, D., Lohest, O. and Marfouk, A. (2007). Brain Drain in Developing Countries. The World Bank Economic Review, 21(2), pp. 193-218

 

Schultz, Theodore W. (1981) Investing in People: The Economics of Population Quality. Berkeley: University of California Press.

 

Haque, Nadeem U., and Kim, S.-J. (1995) “Human Capital Flight”: Impact of Migration on Income and Growth. Staff Papers (International Monetary Fund), 42(3), pp.577-607

 

Davis, T. J., & Hart, D. M. (2009, October). International Cooperation To Manage High-Skill Migration. Georgia Institute of Technology.

 

Reisman, A. (2007) Jewish Refugees from Nazism, Albert Einstein, and the Modernization of Higher Education in Turkey (1933-1945). Aleph, No. 7, pp. 253-288

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Bir yorum

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir