Bu bir isyanın manifestosudur! Ben ve benim durumumda olan tüm öğrenciler için!
Ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) uzmanı bulunmayan bir alan olan beslenme terapisi üzerine yüksek lisans (master) yapan bir bireyim. Beslenme terapisi, diyetisyenlik ve psikoloji dallarından farklı bir alan olup; kilo kontrolü ile beraber diyabet, insülin direnci, kanser ve daha birçok hastalığı ele alan ve aynı zamanda hastanın psikolojik ve fiziksel sağlığının yükseltilmesini amaçlayan bir daldır. Bütün bunların yanında bireylere, tüketilen ilaçların içeriğine göre hangi besinlerle etkileşime girip, ilacın etkilerini düşürebileceği gibi örneklerle beslenme eğitimi verilmesi de beslenme terapisinin bir parçasıdır. Beslenme eğitimi ve terapisi sadece sertifikalı kişiler tarafından yapılabilir. Aksi takdirde birey yanlış yönlendirilebilir ve sonuçları çok ağır olabilir.
Bunun yanında yeme bozuklukları üzerine uzmanlığım da bulunmaktadır. Anoreksiya ve bulimiya gibi yeme bozuklukları, sadece psikiyatrlar ve diyetisyenler ile tedavi edilemez; uzman birisine ihtiyaç vardır çünkü bu hastalıklar ölümcül olabilir.
Hikâyenin arka planı buydu, şimdi aslına gelelim.
Birkaç gün önce, eğitimim için burs aldığım Milli Eğitim Bakanlığından, “Burs süreniz dolmuştur.” şeklinde hiçbir açıklaması olmayan bir elektronik posta geldi. Burs fırsatından yararlanmak için internet üzerinden başvururken özellikle iki senelik bir pratik yüksek lisans -hastalar ile birlikte çalışarak tamamlanan bir yüksek lisans çeşidi- programında eğitim göreceğimi belirttim. Yüksek lisansımın 2019’un eylül ayına dek devam ettiği öğrenci belgemde yazıyor olmasına rağmen, aralık ayında bursumu kesen Milli Eğitim Bakanlığımız, bir haber verme zahmetine 12 Mart 2019 tarihine dek girmedi!
Bu benim sabrımı taşıran son damlaydı. Bu yazı, bu mağduriyetin yarattığı isyanın bir sonucudur!
Tek amacı ülkesinde bulunmayan alanlarda atılım yaparak halkına faydalı olmaya çalışan birini bu şekilde “itmek” acınası bir durumdur!
Bursların adaletinin tartışmalı olduğu ortada iken bu yapılan kabul edilemez. Yeterince araştırma yapılmadan, sadece “notlara” bakılarak; okulun kalitesine, verilen eğitime ve süresine dikkat etmeden verilen bursların, prestijli okullarda okuyan bazı parlak öğrencilere verilmemesi veya burslarının kesilmesi “inanılmaz” bir durumdur.
Annesini kanserden kaybetmiş, hayata tutunmaya çalışan bir arkadaşımıza, “Ben olsam zaten size para vermem İngilizlere yediresiniz.” diyen, “Devleti kandırırlar paramızı yerler; başarı bursunu, bilmem ne bursunu kaldırıyoruz. Artık paramızı yiyemeyeceksiniz!” şeklinde konuşan insanların Milli Eğitim Bakanlığında çalıştığını öğrenmek utanç vericidir!
Yeni kurulan “online” sistemde sorunlar olmasına rağmen bunu kabullenmeyip, belirten anne-babalara, “Güya kızınız/oğlunuz İngiltere’de okur. Bir siteyi kullanmayı beceremedi.” denmesi hayret edilecek cinstendir. İnsanların çocuklarını yargılamak kimsenin haddine değildir; hele hele bu evlatların birçoğu dünyanın en iyi okullarında yüksek kalitede eğitim alıyorken.
Üstelik bu verdiğim örnekler, buz dağının sadece görünen kısmıdır. Bu yazıda belirtemediğim daha birçok şey var. Hatta eminim ki, benim bilmediğim ancak başka insanların yaşadığı bu örneklere benzer birçok olay vardır.
Yanlış anlaşılmak istemiyorum. Ben, aylık burs miktarı olarak verilen bin dört yüz (1.400) Türk lirasının (TL) peşinde değilim.
Benim derdim, ben ve benim gibilere yapılan haksızlıklar, hakaretler ve duygusal şiddettir!
Bursların öğrenciye maddi yardımdan ziyade motivasyon için verilmesi gerekir; özellikle de eğitimini üçüncü ülkelerde, ailesinden uzakta almayı göze almış ve düzgün bir eğitim alarak tam donanımlı şekilde ülkesine dönüp toplumuna yardımcı olmak isteyen öğrencilere. Ancak ne yazık ki, bursların kime gideceğine karar verme işi bunları bile düşünemeyecek kadar dar görüşlü insanların eline kaldı…
Birleşik Krallık Hükûmeti öğrencileri okumaya teşvik etmek için okul harçlarını öderken, KKTC Hükûmeti öğrenciler için ne yapmaktadır? Burs miktarının her şeye yettiğini mi düşünmektedir?
Peki bu öğrenciler nerede kalacaklar, ne yiyecekler onu düşünüyor musunuz Sayın Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri? “Tabii ki öğrenci aç kalmasını bilmeli, tasarruf yapmasını öğrenmeli.” değil mi?
Şu an bir İngiliz sterlini (1 GBP), 7,25 liraya denk gelmektedir. Peki sizce anne-babalarımızın kazandığı para kaç “sterlin”dir? Bir hesaplayın. Bizim de kardeşlerimiz var. Anne-babalarımız ya bizi okutacaklar ya ev geçindirecekler ya da kardeşlerimize bakacaklar.
İngiltere’de öğrencilerle buluşmasında KKTC Başbakanı Tufan Erhürman, “Okuyun, ülkenize gelin, kalkındırın.” diye gençlere seslendi. Ülkeyi kalkındırmak namında yukarıda anlattığım muameleyi başka alanlarda mı görelim? Öğrenciyken almadığımız desteği dönünce mi bekleyelim? Siz bir düşünün: Ne kadar inandırıcı olur?
Hayatımızdaki tüm ilişkiler denge üzerine kuruludur. Alınan ve verilen denge içerisinde olmalıdır. KKTC; öğrenciyken bizi destekten yoksun bırakıp, döndüğümüzde burada kazanabileceğimizin çok daha altında bir maaş ile bizi çalıştırmak ve bilgilerimizi sömürmek istiyor. Üzgünüm ama bu dengeli bir ilişki değil Sevgili KKTC!
Devlet yöneticileri, Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları ve bu yazıyı okuyunca azıcık suçluluk duyan herkes!
Anne-baba iseniz bir düşünün: Sizin canla başla, okutmak için çabaladığınız, iki işte birden çalıştığınız, aman aç kalmasın, hiçbir şeyden mahrum kalmasın, üzülmesin diye her şeyi yaptığınız, el üstünde tuttuğunuz çocuğunuz bunları yaşasa ne hissederdiniz? Lütfen, bir dakikalığına bile olsa kendinizi anne-babalarımızın yerine koymayı deneyin. O zaman anlayacaksınız.
Umarım, gençlerin eğitiminin hayattaki en önemli yatırım olduğunun farkına tez zamanda varırsınız. Burs vermeseniz de hakaret edip gururumuzu kırmazsınız.
Aldığımız eğitim hakkında bilgili ve araştırma yapan bireyler gerekli makamlarda olmadıkça sizin çocuğunuzun da aynı şeyleri yaşama ihtimalinin olduğunu unutmayın.
Eğitime inancı olmayan bakanlık sorumlularının gelecek nesillere vereceği tek teşvik ancak göç teşvikidir.
Sesimizi duyun!
Fotoğraf için tıklayınız.