Mağusa Sarı-Yeşil, MTG Şampiyon…

Biraz romantik olacak ama uçakta Mağusa Türk Gücü’nün (MTG) kupa şampiyonluğunu öğrendiğimde Sıla 4’ten “Kıbrısım” şarkısı çalardı. Düşünsenize şampiyonluğunuzu

 

‘‘Mağusa Hisarları,

Yeşil Girne dağları,

Baf’ın güzel bağları,’’

 

adlı mısraları dinlerken öğrenip sonuna da “Şampiyonsun MTG” diyebilmek; müthiş bir duyguydu. Yine de iki şampiyonluk maçında sahada olmayı çok isterdim. Mağusa Türk Gücü sezona “o sene bu sene, bundan sonra her sene” diyerek başladı. Sene sonu ise, sezonu iki kupa ile kapatarak bundan sonra gelecek başarıların ilklerini kazanmış oldu. Ligde ve kupada Yenicami ile güzel bir rekabet ve yarış olsa da Lefkoşa’nın gençlerine kutlama başka bahara kaldı. MTG bu sene iki kupayı da sonuna kadar hak etti. Uzun bir aranın ardından tekrardan yazı yazmaya, bu seneki şampiyonluğumuzun hem benim için hem de MTG ve Mağusa için ne anlama geldiğini inceleyerek başlamak istedim.

 

MTG ve 2013 Kupa Finali

2012-2013 sezonu benim için esaslı MTG’li olduğum bir yıldı. Elbette öncesinde iyi bir MTG taraftarıydım, ama o sezon ilk defa maçlara ve deplasmanlara yalnız gitmeye başladığım seneydi. Bir nevi Nick Hornby’nin Futbol Ateşi (Football Fever) kitabında kendisinin Arsenal taraftarlığını anlattığı gibi, benim de MTG taraftarlığım o dönem başladı diyebilirim. O sezon MTG büyük bir krizin içindeydi. Benzer durumda olan kulüplerin yaptığı gibi MTG de kriz anında öz kaynaklarına yöneldi. Biraz bölgeci gibi duyulacak ama takımda o sene, önceki senelere oranla artan Mağusalı oyuncu sayısı, benim kulübe daha fazla sahip çıkmamı sağladı. O sezon kurulan Uğur-Erol-Sami iskeleti hem o sezon hem de 2015-16 şampiyonluğunun temelini attı. Ben o yıl Lefke, Lapta deplasmanlarını kovalaya durayım, MTG ise ligi büyük zorluklar içinde play-out oynasa dahi, rahat bir şekilde ligde kalmayı başarıyordu. Ama bu bize yetmiyordu. Okulun son dersini kaçırma pahasına hafta içi kupa maçlarında takımı yalnız bırakmayıp, MTG’nin emin adımlar ile kupa finaline yürüyüşüne şahit oluyordum. Kaderin cilvesi ki rakip yine Yenicami’ydi. Maç için arkadaşlar ile güzel bir pankart hazırlayıp tüm Mağusa’nın heyecanına ortak olsak da, maçta hiçbir şey istediğimiz gibi gitmeyip, 2-0 ile kupayı kaybettiydik. O zaman kaybettiğimiz finale çok üzülsem de, geriye dönüp baktığımda güzel anılar biriktirdiğim ve MTG’yi daha iyi tanıdığım güzel bir futbol senesiydi.

 

2013 MTG-Yenicami kupa finalinden hemen önce. Arkadaşlarım İrfan Sönmezkan ve Erol Uluçay ile hazırladığımız pankart ile sahadan fotoğrafımız.[1]

 

Bu Sezon ve Hisara Tekrardan Dönüş

Sezona geçen sene kupa finali oynadığımız takımın iskeleti koruyarak ve yanlarına iki iyi kaleci Yusuf Yontar ve Ufuk Şimşek, eski kaptan Uğur Gök ayrıca iki de yabancı oyuncu Michael Odibe ve Ebimobowei Peter’i ekleyerek, nokta transferler ile sezona başladık. Hedef ‘‘o sene bu sene, bundan sonra her sene’’ diyerek şampiyonluklardı. Sezonun ilk yarısında iyi bir performans ve Yenicami ile başa baş gitsek de tüm maçlarımızı maalesef deplasmanda oynadık. Elbette MTG’nin güçlü taraftarı ile gittiği her maç deplasman sayılmasa da Mağusa, Canbulat Stadı’nın bakımda olması yüzünden ev maçlarımızı, Dr. Fazıl Küçük Sahası’nda oynamak zorunda kaldık. Dr. Fazıl Küçük Sahası, Canbulat Sahası’na kıyasla çim saha olsa da özellikle tribünlerin sahadan uzak oluşu ile Kıbrıs’ta sevmediğim sahaların başında gelir. Buna karşın Canbulat Sahası’nın gerek tarihî dokusu gerekse sahada yaratılan atmosfer bakımından sadece Kıbrıs’ın değil, Dünya’da eşi benzeri olmayan bir sahadır. Tarihî surların üzerinden maç izlemek Dünya’da başka hiçbir takım taraftarına nasip olmayan bir heyecandır. Saha ayrıca Dünya’nın en ünlü futbol kültür dergisi Blizzard’ın Türkçe’ye çevrildiği ilk sayısında şu sözler ile yerini alıyordu: ‘‘Oranın en büyük yerel takımı MTG Famagusta (Mağusa Türk Gücü) maçlarını Othello’nun kalesinin yanındaki Canbulat Stadyumu’nda oynuyor. Sahaya hâkim Gazi Mağusa kalesi ile beraber sahiden bir hisar gibi görünüyor. Sahanın bir kenarında, küçük bir tribün var. İnsanlar maçı izleyebilmek için duvarın üstünde duruyorlar ama top duvarın öte yanına giderse sorun çıkabiliyor. Hatta, topun suya düşme sesini bile duyabiliyorsunuz.’’[2]

 

İlk yarının son maçı ile tekrardan Canbulat Sahası’na dönen takım evinde oynadığı hiçbir maçı kaybetmeyerek şampiyonluğa emin adımlar ile gidiyordu.

 

Tarihî Canbulat Sahası.[3]

 

Peace and Sports Etkinliği

2015-2016’daki şampiyonluk anımızı her zaman Binatlı ile evde oynadığımız maçta çıkan görüntü olduğunu söylerdim. Bu seneki şampiyonluk görüntümüz ise yıllar sonra bir Kuzey Kıbrıs takımının gerçekleştirdiği ilk resmî düzeydeki uluslararası statüye sahip takım ile maçından geldi. Nea Salamina ve MTG maçı her açıdan çok özel bir maçtı. Gerek iki toplumun barış ortamında gerçekleştirmesi, gerekse spor ambargosunun delinmesinin aslında çok zor olmadığını göstermek açısından çok özel bir karşılaşmaydı. Maçın başlama vuruşunu yapan oynadığı dönemin en iyi forvetleri arasında gösterilen Drogba’nın, MTG’li ve Nea Salamina’lı çocukları ile çektiği fotoğraf benim gözümde 10 kupaya bedeldir. Bu maç ile MTG ve Nea Salamina yönetimi ve taraftarları arasında oluşan dostluk ise uzun yıllar devam edecek gibi duruyor. Bu etkinliği ve yarattığı etkiyi çok önemli bulsam da aslında normal olması gereken bir etkinlikti. Umarım bu tür etkinliklerin devamı gelerek hem Kıbrıs’ın çözümsüzlüğünden kurtuluruz hem de futbolda artık normalleşme sürecine girip futbolumuzu Dünya ile birleştiririz.

 

2015-16 sezonunda Binatlı ile oynadığımız maçtaki o müthiş kalabalık ve görüntü…

 

 

Peace and Sports etkinliğinde Drogba ile MTG ve Nea Salamina’lı çocukların anı fotoğrafı…[4]

 

Rakip Yenicami

Kıbrıs’ta takımların neredeyse hepsinin bir karakteri, kendilerine has bir tarihi ve özelliği olur. Bu yüzden birkaç takım haricinde her takıma karşı onları tutmasam da ayrı bir sempatim vardır. Örneğin Ocak-Doğan’ın Limasol’dan beri tatlı rekabeti görülmeye değerdir. Bu sene iki kupada da rakibimiz olan Yenicami de bu sempatiyi beslediğim takımların en başında gelir. 2015-2016 sezonunda son maçta o zamanki rakibimiz Çetinkaya’yı yenip, MTG’nin şampiyonluğunda önemli katkıda bulunmalarını hiçbir zaman unutmayacağım. Bununla birlikte babamın İki Toplumlu Futbolcular kitabını hazırlarken Yenicami efsanesi Zihni Kalmaz’ın anılarını ve kulübün başarılarını dinlemek bende ayrıca bir saygı oluşturdu. Bu sezon yaşadığımız rekabette tahkime gidilmesi olayı dışında yarış dostça geçtiğini düşünüyorum. Burada Yenicami’ye küçük bir eleştiride bulunmak isterim. Gördüğüm tüm maçlarında skoru buldukları andan itibaren maçı soğutmaya ve 60’dan sonra sakatlıklar ile maçı oyalamayı tercih etti. Özellikle 1-1 kaldıkları ve liderliği bitime bir hafta kala kaybettikleri Çetinkaya maçında da durum böyle idi. Bu maçtan 1 hafta önce kupada Doğan’lı futbolcuların maçı oyaladıklarından şikâyet edip 1 hafta sonra aynı taktiği kendileri uygulamaları Yenicami’ye yakışmadı. Şampiyon maç oyalanarak olunmadığı bu sezon da ispatlanmış oldu. Dilerim gelecek sezon futbolun güzel bir oyun olduğunu bilerek, 90 dakika mücadele ederek oynarlar. Bu hem kendileri için hem de Kıbrıs futbolu adına daha iyi olur.

 

Sezonun ikinci yarısında oynanan Yenicami-MTG maçından…[5]

 

Sahalardaki Küfür

Bir şampiyonluk yazısında sahalardaki küfre değinmeyi ilerisi için önemli bulurum. MTG ve Chelsea için ne kadar da fanatik derecesinde destekleyip sevsem de, biri takımıma küfür ettiğinde gülüp geçerim. Kuzey Kıbrıs takımlarının birbirlerinin arasında nefret doğuracak siyasi ve sosyal hiçbir farkı yoktur. Tıpkı Türkiye takımları gibi! O yüzden şiddet ve küfrü spor müsabakalarında çok anlamsız ve saçma bulurum. (Elbette siyasi ve sosyal fark da olsa bile hiçbir yerde şiddet, küfür ve hakaret olmaması lazım!) Bireysel küfür kişinin bileceği iştir ama toplu tezahürat şeklinde rakip takıma veya hakeme küfür etmek kabul edilebilir bir davranış değildir. MTG-Küçük Kaymaklı şampiyonluk maçında atılan cinsiyetçi küfürler, birçok kadın taraftarın maçtan soğumasını sağladı. Bu MTG ve büyük taraftara yakışmadı. Çünkü bu sezon Aralık ayında gittiğim sezonun ilk yarısındaki son deplasmanımız olan Abohor maçında yaşadığım bir olay beni çok etkilemişti. O maçta ne zaman gol yesek Abohor tarafından sürekli küfürlü tezahüratlara maruz kaldık. Maç 4-3’lük bir skor ile çok çekişmeli geçti. MTG gol attığında bir grup taraftardan küfürlü tezahürat yükselmeye başladığında, başta MTG tribünün etkili ismi sevgili dostum Mustafa İnanıroğlu’nun başını çektiği birkaç kişi küfürlü tezahürat yapanları büyük bir bilinç ile susturmayı başardılar. Bu gerçekten takdire şayandı. O yüzden Küçük Kaymaklı maçındaki yakın çevremden maça gidenlerden küfür konusunda eleştiri duyunca çok şaşırmıştım. Belli ki sadece şaşıran ben değildim. Bu maçtan tam 1 hafta sonra oynanan Yenicami maçında, muhtemelen maçtan önce yönetim kurulunun taraftarlara küfür etmeme yönünde uyarıda bulundu ki kupa finalinde tribündeki küfrü sıfıra indirip, taraftarların desteğini sadece MTG odaklı yapmıştı. Sonuç ise MTG müthiş bir taraftar desteği ile 1-0 geriye düştüğü kupa finalini Yenicami’ye karşı son dakikalarda bulduğu 2 gol ile kazanmayı başardı. Bu noktada MTG yönetimine ve taraftarlarına sergiledikleri bu duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyorum, aynı zamanda da onları tebrik ediyorum. Umarım diğer takımlara da örnek olunur.

 

Ve Gelen Şampiyonluklar ve Kutlamaları

Bu sezon, maalesef, gerek yurt dışında oluşumdan dolayı gerekse de çok fazla canlı yayın olmadığından ötürü MTG’nin birçok maçını kaçırdım. Gördüğüm kadarıyla çok etkili ve göze hoş gelen bir oyun sergiledik. Özellikle rakibimiz Yenicami’ye sezon ilk yarısında oynadığımız maçta 3-0 gibi net bir skor ile yenmemiz bu dediklerimi doğruluyor. Yine de hem yeterince maç görmemem hem takımım olduğundan ötürü tarafsız olamayacağımı düşündüğümden dolayı oynadığımız futbol ile ilgili bana pek söz düşmediğini düşünüyorum. O yüzden olabilecek en tarafsız kişi Yenidüzen gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, görüşlerine çok değer verdiğim ve sıkı bir Doğan Türk Birliği taraftarı olan Cenk Mutluyakalı abimin 5 Mayıs 2019 Pazar Yenidüzen’deki köşesinden Islak-Kuru Farkı başlıklı yazısında yazdıkları sanırım bu sezonu en iyi ve en tarafsız anlatandı.

 

“Futbolda iyi Doğanlıyım!

5 yaşından bugüne de gider, onca maçı izlerim…

Bu sene bizim takım için gördük ki ‘parayla saadet olmuyor.’

Futbolu da aşka benzetirsek eğer…

‘Şampiyon’ henüz ilan edilmedi ancak, ‘güzel oyunun’ hakkı Mağusa Türk Gücü’nün şampiyonluğudur.

Yenicami, yabancılarını dışarı al, geriye ‘kısır bir futbol’ kalıyor.

Genelde ‘vur, kaç’ taktiği!

Oysa Mağusa Türk Gücü’nü izlerken insan keyif alıyor.

Son dakika golü, şampiyonlukta ibreyi Mağusa’ya çevirdi ya…

‘Adalet’ diyorum.

Oyunun hakkı!’’[6]

 

Hem bu sözlerinden hem de futbolun güzel bir oyun olduğu için sevdiğinden dolayı Cenk Mutluyakalı abime ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu güzel oyun ile önce Küçük Kaymaklı’yı 2-0 yenip lig şampiyonu olduk. Hemen ardından 1 hafta sonra ise Yenicami’yi, kupada 1-0 geriye düştüğümüz maçta, son 15 dakikada bulduğumuz 2 gol ile 2-1 yenerek de kupa şampiyonu olarak “duble” yaptık. Elbette bu iki şampiyonluğun kutlaması da olacaktı. Kutlamalar tıpkı Hollanda’da Ajax’ın yaptığı gibi şehir meydanında oldu. 23 Mayıs akşamı Namık Kemal Meydanı ve Mağusa, Manga konseri ile şampiyonluklarını şehir meydanında doyasıya kutladı. Tüm Mağusa ve Namık Kemal Meydanı âdeta sarı yeşile büründü. Gerçekten çok güzel bir geceydi. Orada olmayı isterdim.

 

Yenicami ile oynanan kupa finali maçında gelen ikinci golden sonraki MTG tribünü…[7]

 

Namık Kemal Meydanı’ndaki kutlama…[8]

 

Tam 74 sene önce ‘‘Yaşasın Türk Gücü, varolsun Mağusa Gençliği’’ sloganı ile ve sarı yeşil renklerini bahar ayında açan papatyalardan alarak yola çıkan Mağusa Türk Gücü, biz Mağusalıları bu sene çifte sevince boğdu. Tam olarak amatör olmasa da takımın amatör ruhu ile herkesin birbiriyle aile gibi olması, bu şampiyonlukları getiren bence en önemli noktaydı. Yönetiminden futbolcusuna, başkanından taraftarına, bu şampiyonlukta emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. İyi ki MTG’liyim, iyi ki bu ailenin parçasıyım. İki kupa hepimizin! Hep beraber sevinmemiz lazım. Başarıların bundan sonra, her sene olması dileği ile saldır Mağusa!

 

Dipnot: Mağusa Türk Gücü’nün taraftar grubu Ultra Crows’un sene boyu hazırladığı video klipleri çok özeldi. Bunlar arasında Küçük Kaymaklı ile oynadığımız şampiyonluk maçından önce hazırladıkları bu video klip görülmeye değerdir.

 


Kaynakça:

[1] Kendi kişisel arşivimden.

[2] Blizzard Dergi, Kasım 2018, Sayı 1, sayfa 43-44

[3] Ali Yılmaz tarafından Drone kamerası ile çekildi.

[4] Gazedda Kıbrıs tarafından çekildi.

[5] Mağusa Türk Gücü’nün resmi Facebook heasbından alındı.

[6] Mutluyakalı, Cenk. ‘‘Islak- Kuru Farkı!’’ Yenidüzen Gazetesi, 5 Mayıs 2019 http://www.yeniduzen.com/islak-kuru-farki-13957yy.htm

[7] Mağusa Türk Gücü’nün resmi Facebook heasbından alındı.

[8] A.g.e.

 

Kapak Fotoğrafı Enver Karakaya’nın Facebook sayfasından alındı.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir