Vegan Günlükleri (1)

Tuğdem Karamustafa ile Sohbet

Bu sohbet serisini çıkarmayı çok uzun zamandır istiyordum. Söyleşiye geçmeden önce vurgulamak istediğim iki ana konu var. Birincisi bu söyleşiyi okurken veganizm ya da veganlığın bir beslenme şeklinden çok daha öte, bir felsefe olduğunu aklınızda bulundurmanız. İkincisi ise, şikâyet ettiğimiz başlıca gerek kişisel (sağlık), gerek toplumsal (küresel ısınma) sorunların veganizm ile en aza indirgenebileceğidir. Dr. Ender Saraç, “Bugün için çok iddialı bir söz gibi gelebilir; fakat gelecekte, dünya barışı için, insanoğlunun et tüketmemesinin hem çok önemli hem de gerekli bir aşama olacağını vurgulamak isterim. Daha önce yamyamlığı yaşayıp terk eden insanoğlu, şimdi de önce kırmızı eti, zamanla da diğer canlıları yemeyi terk edecek ve giderek barışçıl, daha az saldırgan bir canlı türü olacaktır.” demişti.

 

Aslında bir yıllık tecrübemden ve araştırmalarımdan yola çıkarak veganizm ile ilgili yazabileceğim bir sürü şey var. Fakat Tuğdem size hepsini o kadar güzel özetledi ki, ben sohbetimizi size aktarmayı bu konuda yeterli buluyorum. Bu sohbeti gerçekleştirirken ben çok keyif aldım, umarım sizler de okurken en az benim kadar keyif alırsınız.

 

Tülin Hikmet: Vegan olmaya sizi iten sebepler nelerdir?

Tuğdem Karamustafa: Ben vejetaryen olmayı yaklaşık 2 sene önce seçtim, beni buna iten en büyük şey hayvansever olmamdı, daha doğrusu öyle olduğumu düşünürdüm. Sonra bir gün Instagram hikâyelerini gezerken sürekli bir arkadaşımın hikâyelerini geçtiğimi, izleyemediğimi fark ettim. O kişi sürekli olarak etin nereden geldiğini, yumurta endüstrisinin tavuklara, civcivlere neler yaptığını gösterirdi ve ben asla eti, yumurtayı kesemem diye düşündüğüm için geçerdim ama sonra geçmemeye başladım. Görmek istedim artık çünkü daha fazla kendime hayvansever diyemiyordum, vicdanım rahatsız olurdu o kişinin hikâyelerini geçerken. İzledim, çektikleri eziyetleri gördüm, araştırdım, sonra bir sabah uyandım ve arkadaşıma dedim ki “Galiba ben artık vejetaryen olacam.” ve o gün bugündür eti artık yemek olarak görmem. Ölen bir inek, boğazı kesilen bir tavuk, çırpınan bir balık olarak görürüm, yani hayvanları olduğu gibi çektikleri acıyı görürüm. 6 aydır da veganım, bunun başlıca sebeplerinden biri gene endüstriler. İnekler, koyunlar sütü için, tavuklar yumurtaları için bir binaya kapatılıp, bazıları doğayı bile göremeden orada geçirir hayatlarını, tavuklar küçücük kafeslerde, inekler bir süt sağma makinesine bağlı öylece dururlar biz insanlara bizim olmayan sütü verebilsinler diye, bu çok yanlış. “Free range” bile olsalar, ki buna ne kadar güvenilir tartışılır, bir hayvanı herhangi bir insan ihtiyacına (makyaj, kıyafet, yemek vs.) araç olarak görmek bana doğru gelmez, bu hayvanlar hayatlarını yaşasınlar diye bu dünyada, bizim kölemiz olsunlar diye değil.

 

T.H.: Karşılaştığınız zorluklar neler oldu?

T.K.: Veganlıkta insanların söylemleri aksine yemek açısından karşılaştığım zorluk çok olmadı açıkçası, ilk başta denediğim alternatiflerin (soya sütü, yoğurdu vs.) tadı farklı ve tuhaf geldiydi ama daha sonra kendiliğinden damak tadım değişti zaten ve şu an bitkisel sütleri bayılarak içerim.

 

Zaten o kadar bir farklı alternatifler var ki (soya, badem, fındık, hindistan cevizi, pirinç, yulaf vs.) insan araştırıp bulup yiyince şaşırırım, şu an soya sütünden tutun soya kıyması, döneri, tofudan yapılmış tavuk, peynir çeşitleri, yoğurtlar her şey var, üstelik bir suru sebze yemeği var özellikle Kıbrıs’a meşhur. Karşılaştığım en büyük zorluk insanların tepkileri. Veganım deyince dalga geçen, “yememin bir kebapçık” klasiği, hayvanlar bizim içindir gibi ezbere lafları duymak insani yorar ama bu konu hakkında sohbet etmeyi, tartışmayı da severim, beni fikrimden kimse vazgeçiremeyecek olsa da (çünkü bunu hayvanlar için yaparım ve en doğrusu olduğunu düşünürüm) fikir alışverişinde bulunmayı severim. Tabii sürekli hayvanların yenildiği ortamda “bu etçik çok güzel” deyince gözümde canlanan danayı da görmezden gelmek zor olsa da genelde bu tip şeyleri duymamaya çalışırım, en azından abartılmadığı surece. Onun dışında esas veganlıkta beni zorlayan durum paylaştıklarımın görmezden gelinmesi. Bir hayvanin çektiği acıyı bir video ile anlatmaya çalışıp hiçbir tepki almamak her defasında yüreğime yumruk atar resmen. Bir kopeğe verilen tepkinin %1’i çiftlik hayvanlarına verilmediği için sinirlenirim, kendi kendime konuşup nasıl dediğim çok olur ama sabretmek lazım. Vegan olacak o bir kişi için paylaşmaya devam etmek ve sabretmek lazım.

 

T.H.: Hayatınıza olumlu etkileri neler oldu?

T.K.: Veganlığın hayatımdaki en büyük yararı kuşkusuz vicdan. Vicdanımı hiç olmadığı kadar -sadece hayvanlar konusunda değil, tüm konularda- hissederim. Vicdanımı dinleyerek kararlar vermeye başladım. Yediğim her gün için o kadar pişmanım ki isterim hemen 30 sene sonra falan olsun da yediğim günlerin sayısı yemediğim günlerden az olsun. Hayvanlara yapılan bu zulmü desteklemediğim için çok mutluyum ve bunu zorlanarak da yapmam zaten severek yaparım. Sağlık açısından zararı dokunmadı, hatta aşırı dengesiz beslenirdim bir ara onda bile değerlerim normaldi, moral olarak hem vegan olduğum için mutlu olurum hem da vegan olup bir başkasına bu soruyu desteklemesine engel olamayınca üzülürüm ama daha sonra elimden geleni yaptığımı düşünürüm artık birilerinin konuşmaktan, anlatmaktan başka yapacak pek bir şeyin yok maalesef. Onun dışında veganlık bana çevre, sağlık hakkında bilmediğim bir sürü şeyi bilmemi sağladı araştırmaya başladığım için, bilmediğimiz ya da yanlış bildiğimiz o kadar şey var ki öğrendikçe araştırmaya devam etmek ister insan.

 

T.H.: Vegan olmak isteyen insanlara tavsiyeleriniz nelerdir?

T.K.: Vegan/vejetaryen olmak isteyenlere tavsiyem, aklınızdan ufak da olsa öyle bir düşünce geçiyorsa, çok fazla düşünmeden olacağım deyip olun. Pat diye olmak zorunda değilsiniz ama eti/tavuğu yememek çok da zor değil aslında. Sadece bir gün kalkıp yemeyeceksiniz, ben bayılan bir insandım bunlara ve bir sabah hepsini kestim, baktınız ki canınız çeker, onu et olarak görmeyin, kesilen bir hayvan, canı yanan, ölmek istemeyen bir hayvan olarak görün çünkü tabağınıza gelmeden önce öyleydi. Yani vejetaryen olmak zor değil, sadece yememek lazım. Veganlık biraz daha fazla araştırma ister bence, yani ilk önce neler yiyebileceğinize bir bakın çünkü yıllardır süt ürünleri ile beslenirdik, vegan olan biri ile konuşun, bilgilendirici belgeseller izleyin çünkü veganlık aynı zamanda sağlık, doğa konularında da bir sürü aydınlatma yaşatır size, onun dışında veganlık tam nedir bir bakın çünkü ben da hep beslenmeden bahsettim ama en çok söylenen konu odur diye ondan bahsetmek istedim, oysa hayvan deneyleri, taşıma araçları olarak kullanılan atlar, filler, hayvanat bahçeleri, derileri için yüzülen hayvanlar yani insanların “ihtiyaçları” için sömürülen tüm hayvanlar için bir ayaklanmadır aslında.

 

T.H.: İnsanların tepkileri, ailenizin tutumu size ne kadar etkiledi?

T.K.: Özellikle herkesin bir anda diyetisyen kesilmesi eminim tüm veganların sinirini bozan bir durumdur, ilk başlarda çok sinirlenmezdim, durup anlatmayı tercih ederdim ama her önüne gelen aynı soruyu sorunca artık usanırım açıkçası. Yine de ciddi anlamda bana dalga geçmeyerek soran/anlamak isteyen insanlara durup anlatırım zevk ile, onunla da yine fikir paylaşımında bulunurum, dalga geçmeye başlayanları direkt sallamam artık, uğraşmam bile, çünkü yorar. Sanırım zaten veganlığın en zor yanı budur dediğim gibi insanlara gördüğün şeyi anlatmaya çalışmak ama bir türlü anlatamamak. Bunu da tuhaf karşılamam çünkü 21 senedir bize öğretilen doğru bu maalesef ve alışkanlıklardan vazgeçmek zor olabilir sadece biraz olsun açık görüşlü olalım yeter. Bazen ciddi anlamda mental açıdan yorulurum bu sorulardan, ağladığım olur, küçük çaplı sinir krizleri geçirirdik vegan bir arkadaşım ile ama yapacak bir şey yok hayvanların sesi olmaya çalışmaya devam, çünkü bilirim ki bizden başka birileri yok.

 

T.H.: Kıbrıs’ta vegan olmak nasıl? Zorlukları ve güzellikleri neler?

T.K.: Kıbrıs’ta vegan olmak eskiden zorluyorsaydı da şu an cidden aşırı basit. Sadece nerede ne olduğunu bilmen gerek onun için de sosyal medya sağ olsun herkes her gördüğü vegan yemeği ya da ürünü paylaşır biz da koşup alırık. Zaten molehiyadan tut taze fasulye, bamya, kabak, nohut, ıspanak, say say bitmeyecek kadar yemek çeşitleri vardı onun üstüne soya kıyması geldi tüm marketlere sonra bir sürü süt çeşitleri doludur marketler şu an. Pasta tarifleri, kek tarifleri, tatlı tarifleri dolu internet, oradan da bakıp tatlı aşerirseniz onu yapıp yersiniz. Bilindik bazı mekânlarda vegan yemekler, tatlılar falan da var yani bence tek eksik olarak görülebilecek şey peynir ve hellim. Onu da yani peynir Rum tarafından alınabilir ya da tüketilmeyebilir zaten sağlığa oldukça zararlı bir süt ürünü ve onun yerine avokadolu tost, mantarlı tost tarzı şeyler yiyebilirsiniz hepsi de peynir/hellimden daha faydalı. Zorluk çekileceğini çok düşünmem çünkü cidden sosyal medya üzerinden yardımcı olabilecek çok insan var şu an.

 

Devamı gelecek.

 


 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir