Chelsea Bu Sezon Çok Keyifli

Giriş

İnterneti günlük kullanmaya başladığımda ben, artık blogların sonuna yetişmiştim. Özellikle spor alanında inanılmaz güzel, hâlâ daha bir konuyu araştırdığımda dönüp baktığımda kaynak niteliğindeki o eski blogları bulabiliyorum. Spor blog kullanıcıları kendi araştırmaları ve görüşlerinin yanında bloglarını, günlük ya da haftalık spor değerlendirmeleri yazarak da kullanıyordu. Tabella’nın 1. yıl özel sayısında hem geçmişe duyduğum özlemle, hem de yazmayı çok istediğim blog yazısı şeklinde; Chelsea’nin bu sezonki durumunu değerlendirmeye çalışacağım. Küçük bir uyarı; objektif olma gibi bir gailem yoktur. Koyu bir Chelsea taraftarıyım ve o taraftar gözüyle yazacağım. Elbette Türkiye’deki futbol taraftarlarının sıklıkla yaptığı herkesin bize karşı sendromundan kaynaklı komplo teorilerinden uzak durduğumu da, en başından belirtmek isterim.

 

2018-2019 sezonunu

2018-2019 sezonunu takım, ligi 3. sırada ve UEFA Avrupa Ligi’ni kazanarak bitirdi. Açıkçası beklentimin üstünde bir noktada ligi tamamladık. Çünkü sezon genelinde Sarri’nin oynatmaya çalıştığı Sarriball sistemi dolayısıyla takım ve hoca, çok ciddi eleştirildi. Sistem kendini ligin sonuna doğru göstermeye başlayınca ise, sezonu iyi bir noktada tamamladık. Yeni sezona başlarken önce takımın en iyi oyuncusu Hazard’ı Real Madrid’e, ardından ise antrenörü Sarri’yi Juventus’a kaptırdık. Üstüne üstlük FIFA’dan 18 yaşından küçük futbolcuların transferinde kural ihlali yaptığı gerekçesiyle takımın iki dönem transferden men cezası alması, zorlu bir sezonun olacağını gösteriyordu.  Bu kadar olumsuzluğun içinde kulüp yönetimi yapabileceği tek hamleyi yaparak takımın başına, benim de hâlâ daha en sevdiğim oyuncu olan Frank Lampard’ı getirdi. Ben Sarri’nin kalmasını isterdim. Sonuçta bir senelik emek vardı ve transfer yasağı varken yeni bir sisteme geçilmesini riskli bulurdum. Ama şimdi geriye dönük bakınca, transfer yasağı durumunda doğru isim Lampard’dı. Çünkü bir senelik hocalık deneyiminde genç oyunculardan nasıl verim alacağını çok iyi bildiğini gösterdi. Kısıtlı Derby County bütçesi ile Chelsea’den Fikiyo Tomori ve Mason Mount’u, Liverpool’dan ise Harry Wilson’ı kiralayarak takımı 2. ligde (Championship) play-off finaline yükseltti.

 

Transfer Cezası ve Lampard’ın Gelişi

Transfer cezası nedeniyle Lampard takıma takviyeyi, son 4-5 sezondur kiraya verilen ve sosyal medyada Chelsea’nin kiralık ordusu olarak da bilinen kulüpteki yaklaşık 40 genç oyuncusunun bir kısmını geri alarak buldu. Derby’den beraber çalıştığı Tomori ve Mount’u, Aston Villa’dan Tammy Abraham’ı, Wigan’dan Reece James’i ve son olarak Everton’dan Zouma’yı takıma geri alması ile, yeni transfer niteliğinde 5 yeni oyuncu kadroya ekleme yapıldı. Gerek Lampard’ın hazırlık maçlarında oynattığı göze hoş gelen futbol, gerekse gençlere şans verecek olması sene başlamadan iyi-kötü bitirmenin aksine, bende bu sene çok keyifli bir takım olacağımızın izlenimini yarattı.

 

Genç Oyuncular

Her taraftar gibi beni de, kulübün akademisinden çıkan genç oyuncular çok heyecanlandırır. Bundaki en büyük sebep, endüstriyelleşen futbolda kaybolmaya başlayan takım kimliklerinin bu genç oyuncular sayesinde biraz da olsa ayakta duruyor olmasıdır. Sonuçta bu gençlerin büyük çoğunluğu tuttukları takımlarının alt yapılarına yönelirler. Durum böyle olunca taraftarlar gibi takıma bağlı genç oyuncular, taraftarların gözünde her zaman heyecan yaratır.

 

Chelsea’de bu sezon ilk 11’de forma şansı bulan bu oyunculara kısa kısa değinmek istiyorum.

 

Fikayo Tomori: 21 yaşında. Merkez defans (stoper) oyuncusu. Hızlı, güçlü ve ayağına çok hakim bir oyuncu. Özellikle Liverpool maçında Salah’a karşı gösterdiği performans takdire şayandı. 1’e 1 kaldıkları 5 pozisyonun 4’ünde Salah’ı, hızı ve gücü ile geçirtmedi. Üstüne üstlük 14 Eylül’de oynanan Wolverhampton – Chelsea maçında harika bir golü de var.

 

Mason Mount: 20 yaşında. Mevkisi henüz tanımlanmamış. Bu sezon gerek orta sahanın ortasında, gerek 10 numara pozisyonunda, gerekse kanatta başladı. Bu onun çok yönlü bir oyuncu olduğunu gösterir. Hızı, kuvveti ve gole yakın oynaması onu ilk 11’in vazgeçilmezi yaptı. Bu sezon ligde çıktığı 8 maçta takıma 4 gol, 1 asistlik, müthiş bir katkısı oldu.

 

Tammy Abraham: 22 yaşında. Chelsea’nin Drogba’dan sonra boş kalan forvet mevkisini fazlasıyla doldurmuş durumda. 1,90’lık boyu ile hava toplarında çok etkili bir isim. Bununla birlikte gücü ve hızı ile Drogba’yı anımsatan bir performans sergiliyor. Ligde oynadığı 8 karşılaşmadan 8 golü ile ligin şu anki gol kralı durumunda. Daha önceleri ceza sahası golcüsü olarak bilinse de, şu anda attığı 8 golün 2’si ceza sahası dışından. Gelişen bir formu var.

 

Reece James: 19 yaşında. Sağ bek ve orta saha oynayabilen, Mason Mount gibi çok yönlü bir oyuncu. Geçen sezon Wigan’da sezonun oyuncusu seçildi. Henüz çok maçını görmediğim için yorum yapmam pek doğru olmaz. Ama Lampard’ın Zappacosta’yı gönderip ona yer açması, onun bence ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösterir.

 

Callum Hudson-Odoi: 18 yaşında. Sol kanat oyuncusu. Şimdiye kadar saydığım gençler arasında belki de en yeteneklisi. Öyle ki geçen sezon Bayern Münih’in ona 45 milyon avroya varan teklifleri vardı. Geçirdiği ağır sakatlıktan ötürü takımda son 4 maçtır yer almaya başladı. Buna rağmen 4 maçta (2 tanesinde oyuna sonradan dâhil oldu) 3 asist ve 1 gollük performansı mevcuttur.

 

Tüm bu saydığım oyuncuların Euro 2020’de, İngiltere Millî Takımı’nda kadroda yer almaları beklenmektedir.

 

Callum Hudson-Odoi, Mason Mount ve Tammy Abraham. Kaynak.

 

Takımın Kimyası ve Taktiği

Yukarıda bahsettiğim genç oyunculara Kanté, Jorginho, Kepa, Willian, Pedro, Giroud ve Azpilicueta eklenince takımda genç ve tecrübeli oyuncu dengesi oluştu. Bunlarla birlikte Kovačić, Pulisic, Barkley, Zouma, Batshuayi ve Loftus Cheek gibi genç ama tecrübe sahibi oyuncular ise kadronun artı yönleri. Lampard, Abramovich zamanında yeni hocalar arasında en kötü başlangıç istastiğine (12 maçta 6 galibiyet, 3 beraberlik, 3 mağlubiyet) sahip olsa da, bahislerde kovulması en az ihtimale sahip hoca durumunda. Hem de 16 yılda, 16 farklı teknik direktörün bulunduğu Chelsea’de! Bu güvenin başlıca sebebi kulüp yönetiminin uzun yıllardır istediği, göze hoş gelen futbol oynaması ve gençlerden şu ana kadar çok iyi bir verim almasıdır. İzlenimim o ki, takım normal maçlarda, 4-2-3-1 ile hedef maçlarda ise geçen sezonki sisteme yakın 4-3-3 ile oynuyor. Takımın oynadığı açık ve hızlı oyun ilk başlarda, kolay kırılgandı. Bunun en büyük örneği, 4-0 kaybettiği Manchester United maçı idi. Maçın genelinde daha üstün olmasına karşın bir anda oyundan kopması ile maçı 4-0 kaybetti. Bununla birlikte ilk haftalarda defans ve orta saha, orta saha ve forvet arasında oluşan boşluklardan, rakip takımları çok fazla pozisyonlar buldu. Bu son maçlarda azalsa da hâlâ daha takım, alan savunmasında zayıf ve duran toplardan çok gol yiyor. Bunların, zaman içinde Lampard’ın sistemi tam oturduğunda ve genç oyuncuların tecrübe kazandık sonra, azalacağını düşünüyorum.

 

Sonuç

Hem genç oyuncularından ötürü, hem de göze hoş gelen futbolu ile Chelsea bu sezon çok keyifli bir takım oldu. Yıllarca Chelsea, başkanından ötürü İngiliz medyası tarafından haksız eleştirilere maruz kaldı ve sevilmeyen bir takım durumundaydı. Bu sezon özellikle bu genç oyuncuların etkisiyle, taraflı tarafsız herkesin sevdiği bir takım konumuna geldi. Takımın eksiklikleri olsa da, yakında onları da çözecektir. Bu sezon kupa kazanıp kazanmamız bence önemli değildir. Çünkü şu ana kadar biz 5 genç oyuncu kazanmış durumdayız ve bu durum kazanabileceğimiz tüm kupalardan daha değerlidir. Başka genç oyuncular ise yolda… Takım bu sezon yapmaya çalıştığı felsefeyi sürdürürse, yakın bir gelecekte İngiliz Ligine tekrardan damga vuracaktır. Tek yapmamız gereken sabırlı olmamız ve futbolun keyfini çıkarmamız.

 


 

Tabella bir yaşında! Bu 3 kelimeyi yan yana koymak inanılmaz bir heyecan veriyor. Tabella’nın başından beri yazmasam ve katkı sağlamasam da; ilk baştan beri düzenli bir okuyucusu olmaya çalıştım. Tabella bana ilk başlarda, 2000’lerin ortalarından sonra yaygın bir şekilde kullanılan blogların toplu şekilde bir platformda buluşması gibi gelmişti. Mart ayında yazdığım Geç Yazılmış Başlangıç yazısında, bloglara kısa bir değinme imkânım olmuştu ve o döneme duyduğum hayranlıktan bahsetmeye çalıştıydım. Bir şeyler üretebilir miyim noktasında ise, Tabella’nın on altıncı sayısından itibaren yazmaya başladım. Tabella’nın bir parçası olduktan sonra aslında onun bir platformdan çok öte olduğunu fark ettim. Gerek güncel, gerekse güncelliğini her zaman koruyan bilmediğim konuları öğrendiğim ve onlara dair farklı bakış açıları sunan bir platformdur Tabella. Bununla birlikte bana göre Tabella’nin en önemli noktası benzer ya da farklı düşünen kişileri bir araya getirip, hem fikirlerini sunmalarında hem de sağlıklı bir tartışma ortamı yaratmaya aracı olmasıdır. Fikirler konuşularak ve tartışılarak ortaya konulur. Örneğin Look at the Tabella isimli pod yayınımız, sevgili dostum Mustafa Özbilgehan ile Tabella aracılığıyla tanışıp, konuşup ve tartışıp hazırladığımız bir programdır. Tabella’nın bana son 8(+4) ayda kattığı dostluklar, bilgiler ve tartışmaların değeri gerçekten paha biçilemezdir. İyi ki bu platformun bir parçasıyım. Nice sayılara…

 


 

Siyasete hiç girmek istemediğim bir hafta ve yazıda artan linç rejiminden ötürü tek bir şey yazmak istiyorum. Toplum liderimiz Sayın Akıncı’nın yanındayım!

 


Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir