Altın Patiler ile Röportaj

Bu hafta, toplumumuzda hayvan hakları ve hayvan refahı için yorulmadan mücadele ve çaba gösteren Altın Patiler Derneğinin kurucu üyesi ve asbaşkanı olan Ülkü Curcioğlu’yla sohbet etme fırsatı yakaladım. Kendisine sorularımı cevaplamaya vakit ayırdığı için çok teşekkür ederim. Umarım röportajımızın biraz da olsa hayvan refahı ve hayvan hakları hakkında farkındalık yaratmak için katkısı olur.

 

* * *

 

Nahide Basri: Merhaba. Benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Daimî bir Altın Patiler takipçisi olarak terk edilmiş, tartaklanmış, zehirlenmiş, yaralanmış veya sahiplenilmesi gereken hayvanlar için yapılan yardım çağrılarınızı sürekli takip ediyor, çaresizliğinizi en derinden hissediyorum. Sizin gibi hayvan hakları organizasyonlarının çabaları ne kadar takdir edilesi ve umut verici olsa da derin bir umutsuzluğa kapılmaktan alamıyorum kendimi. Sizce neden karşımızdaki bu üzücü resim hiç değişmiyor? Bu kadar çok sokak hayvanı olmasının ana nedenleri nelerdir?

Ülkü Curcioğlu: Merhaba. Öncelikle bu duyarlı hareketiniz için ben teşekkür ederim. Öncelikle bu kadar sokak hayvanının olma sebebi, insanların heves uğruna para ile can satın alıp hevesi geçince sokağa terk etmeleridir. Ev değişince bazı insanların ilk gözden çıkardıkları şey sadık dostları oluyor; ülke değişirken yanında götürmek zor geliyor, keza bu çok kolayken… Sokaktaki canlara her gün bir yenisi daha ekleniyor maalesef. Bunun nedeni KKTC’de sistemin değişmemesi, yasanın düzenlenmemesi… Ümidimiz çocuklar, gelecek duyarlı nesiller…

 

NB: Sosyal medya üzerinde hayvanlara karşı işlenen şiddet ve suçların cezasız kalmasına dair tekrarlanan yakınmalar ile karşılaşıyorum. Kıbrıs’ta hayvan refahını ele alan hukuki pozisyon nedir ve bu neden yetersizdir? Sizce ne gibi yasal reformlar gereklidir? 

ÜC: Fazlası ile yetersiz çünkü can dostlarımız hep en arka planda… Seçim zamanı en ön plana geliyoruz ama sonrasında yine verilen sözler havada kalıyor bizler için. Dünya Yalnız Bizim Değildir Platformu ile yasayı 870 gün önce meclise sunduk ve hâlâ kabulümüzü bekliyoruz. Bir şeyleri iyileştirebilmek için canla başla çırpınıyoruz. Devletimizden tek istediğimiz yasa, onun için de tam 870 gündür bekletiliyoruz. Bu çok ama çok üzücü…

 

NB: Sokaklarda açlıktan ölen, henüz ölmemişse bir deri bir kemik yaşama tutunmaya çalışan onca canlı varken, barınaklar dolup taşarken, insanlarımızdaki cins kedi/köpek hevesinin hâlâ kırıl(a)madığını görüyorum. “Satın alma, sahiplen” sloganlarının artık bu denli yayıldığı bir ortamda bile birçoğumuzun hâlâ daha evcil hayvan dükkânlarını tercih etmelerine şaşkınlıkla şahit oluyorum. Halkımızı satın almayıp sahiplenmeye teşvik etmek için daha ne yapabiliriz?

ÜC: “Pet shop”larda can satışının yasaklanması lazım. Bunun maalesef önüne geçmek için başka şansımız yok. İnsanlar bir can sahiplenirken bile çoğu zaman cinsine takılıyorlar… Hâlbuki bu algının değişmesi çok kolay. Can candır, bunun cinsi ırkı olmaz. Melezi de, cinsi de aynı sevgi ile ailesine yaklaşır, ömürlük sadakatini verir. Bunun bir isimle değişmesi zaten mümkün değildir. Nasıl ki insanları severken Türk, Rus, İngiliz vesaire diye diye ayırmıyoruz, bu canlarda da bunu yapmamalıyız.

 

NB: Yardıma muhtaç olan o kadar çok hayvan ve yardım çağrılarınıza gerçekten cevap vermeye hazır o kadar az insan görüyorum ki… Üstlendiğiniz görevin zorluğunun bilincindeyim. Bir organizasyon olarak nasıl hayatta kalıyorsunuz? Sürekliliğinizi sürdürebilmeniz için en büyük ihtiyaçlarınız nelerdir?

ÜC: Düzenli olarak mücadele eden 3 kişiyiz. Elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyoruz bütün enerjimizle. Derneğimiz bizim için artık bir aile oldu, takipçilerimizin duyarlılıkları ve kendi maaşlarımızla devam edebiliyoruz. Devletten maaş alma veya yardım görme gibi bir durumumuz söz konusu değildir. Bağışlar ve maaşlarımızın yanı sıra, etkinlikler ve kermesler yaparak, ayraçlar satarak bir şekilde gelir elde etmeye çalışıyoruz.

 

NB: Son zamanlarda özellikle iklim değişimi başlığı altında sıkça gündeme gelen hayvan refahı ve hayvan hakları altında yer alan veganlık/vejetaryenlik ideolojisi hakkındaki yorumlarınızı merak ediyorum. Hayvan hakları mücadelesinde size göre veganlık ve vejetaryenliğin rolü nedir?

ÜC: Tüm yaşayan canlıların tıpkı bizler gibi, kediler veya köpekler gibi, ölümden korktukları aşikâr. İyi dengelenmiş, bitkiye dayalı yeme şekli bizim için yeterlidir. Maalesef kültürümüzde et ve süt çok tüketiliyor. Yine de veganlık ve vejetaryenlik gün geçtikce artıyor, vegan ve vejetaryen opsiyonlar artıyor. İnsanlar daha bilinçli. Hayvancılığın iklime ve çevreye etkisinin artık çoğu kişi farkında. Biz de bu değişimin ve bilincin öneminin farkındayız. Derneğimizin gönüllüleri arasında da vegan yaşama geçiş yapmakta olan kişiler vardır. Hayvan hakları mücadelesinde veganlık özellikle çok önemli rol oynamaktadır. Türcülüğe karşı olup bütün hayvanların haklarını savunmak için veganlık bir nevi zorunluluktur.

 

NB: Bu röportaj için ayırdığınız vaktiniz için ve sokak hayvanları için şimdiye kadar verdiğiniz ve vermekte olduğunuz mücadele için sonsuz teşekkür etmek istiyorum size hepimiz adına. Röportajı sonlandırmadan halkımıza nasıl bir çağrı yapmak istersiniz? Bizden istedikleriniz ve bekledikleriniz nelerdir?

ÜC: Zaman ayırdığınız, sesimiz olmaya çalıştığınız için ben teşekkür ederim. Söylemek istediklerim aslında hep haykırışlarımızdan olacak yine. Satın almayın, sahiplenin. Barınaklar sokaklar onlarca çaresiz, aile bekleyen canla dolu. Çoğu sayfamızda resimleri ve ilanları ile mevcuttur. Çaresiz bir can gördüğünüz zaman arkanızı dönüp gitmek yerine, lütfen yardım edin. Maddi olarak zaten yetersizseniz el birliği ile her şeyi çözebiliyoruz, yeter ki o an o çaresiz cana sırt dönmek olmasın çözümünüz. İnsanlık hâli, kazalar olabiliyor, ama orada öylece ölüme terk etmek yerine lütfen alıp hekimlere götürünüz. Ve nolur artık zehirleme kafasından çıksın milletimiz, sevmek zorunda değiller, evet, ama zarar vermeye kimsenin hakkı yok. Karnı doydu sanarken ölüm yolculuğuna uğurluyorsunuz onlarca günahsızı, yapmayın. Bu yaptığınız kötülük bir çocuğa bile büyük hasar bırakacak kadar ciddi bir suçtur. Umarım artık devletimiz de gereken yasayı çıkarır…

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir