“Güler misin, ağlar mısın?” memleketinden herkese iyi haftalar dilerim. Bazılarımız bu memleketi KKTC olarak biliyoruz, bazılarımız ise Banana Republic olarak; ben ikinci kısımdanım.
Bu memleketin güzelliği, tarihî doku olarak zenginliği tartışılamaz bir gerçektir. Fakat şöyle de bir gerçek vardır ki gerek hükûmeti gerekse bu hükûmetleri seçen halk olarak bu değerlerin kıymetini bilmedik, bilmiyoruz.
“Bu güzel ülke, halk arasında Güneş ve Dünya arasında olduğuna inanılan, yazları 50 dereceyi gördüğümüz ve sıcaktan bayılma raddesine geldiğimiz ülkemizde her şeyimiz tamdır da su ve elektriğimizi onartmak için mi kesinti yapıyorlar?” demek geliyor içimden. Yani bu sıcakta, bilim insanları sabah 10.00 ve akşamüzeri 16.00 arası güneşe çıkmayın diyorken devlet bize elektriği ve suyu kesiyor.
Bu sıcakta bir klimamız/vantilatörümüz var, onu da kullanamıyoruz. Bu sıcakta, ben şahsen günde 3 kez yıkanıyorum, o da en az. Su yoksa nasıl yıkanalım peki? “Denize git, serinle” derseniz hemen söyleyeyim, güzel memleketimizin bir sahili oteller tarafından işgal edilmiş olmakta, bir diğer sahili şu an insan kalabalığından batmakla meşgul ve benim de yaşadığım tarafta olan sahilde ise denizanaları görülmekte. Kaldı ki yine sulardan tifüs salgını ortalıkta gezinir oldu. Yani bir “koronamız” vardı ona, şimdi bir de tifüsümüz mevcut.
Bir de dediğim gibi serinlemeye, yıkanmaya ve klimaya en fazla ihtiyaç duyduğumuz saatlerde güneşe çıkmak sakıncalı.
Gülsek mi, ağlasak mı bilemiyorum cidden.
Bu tamirleri yaparken yolları kesme saatleri ve şekilleri ise beni ayrı gülme-ağlama noktasına getiriyor. Yolun kesildiği saat iş çıkışı saati, yolun kesildiği yer şehrin 2 girişinden 1’i ve komple kapatılmış. Gideceğim yere yarım saat sonra vardım geçen gün. “Kıbrıslı saati” diye boşuna demiyor insanlar.
Yani çalışanı da düşünerek söylüyorum bakın, sadece halkı değil, hem elektriğin hem suyun az kullanılacağı saatlerde mi yapsanız bu olayları acaba? Çoğu ülkede yapılan bu. Gece saat 12’den sonra iş başlıyor. Vardiya usulü işlenebilir. Her gün değil yani. Ayrıca o insanlar da o sıcakta işlemek zorunda kalmaz ve bence gece olursa daha çabuk bitirmeleri bile mümkün, sonuçta sıcak etkilemiyor; bayılan ayılan yok.
İşi çift taraflı düşünelim; herkesin jeneratörü yok. Evet, su tankeri çağırabiliriz ama yani serinlemek için leğen doldurup içine mi oturalım?
Eğer toplumsal bir problemi devletimiz, hükûmetimiz çözmeyecekse neden varlar? Ya da bir arızayı giderirken yarattıkları sıkıntı daha fazla ise bu işi yapmanın ne gibi bir faydası var?
Kriz yönetme konusunda, kriz yaratma konusundan daha başarısızız. Çözümü yaratacağız derken, kriz yaratılıyor. Sanırım “Güler misin, Ağlar mısın?”ın en büyük sorunu bu; çözüm yaratmayı bilmemek.
Çözümlerin, çözüm olduğu ve etkilerinin yıpratıcı olmadığı günlere…
Fotoğraf: Alexas_Fotos, Pixabay.