Ekonomik Refah Kaç Avro?

Kıbrıs’ın güneyine geçmem gerekmişti geçenlerde. Bu yüzden arabaya atlamış, Metehan Sınır Kapısı’nın yolunu tutmuştum. Eminim ki bugünlerde orada yaşanmakta olan izdihamın herkes farkındadır. Zira güneye geçerken, ve tekrar kuzeye dönerken, yirmişerden kırk dakikamı sadece kimlik kontrolünün kuyruğunda yemek durumunda kaldım. Bundan dolayı yakınacağım ve çare talep edeceğim bir yazı yazacakmış gibi başlasam da bu yazıda daha farklı bir noktaya parmak basmak istiyorum.

 

Bahsettiğim gibi düşünmeye bol vaktim olduğundan etrafımı sorgulamaya başladım. Bu kalabalığın sebebinin Türk lirasının yaşadığı ani düşüş ve bundan dolayı Kuzey Kıbrıs’taki ürünlerin oradaki insanlara göre çokça ucuzlaması olduğunun herkes zaten farkında. Fakat, öyle ya da böyle, ekonomimizin dışından içine bir para akışı söz konusu, yani ihracat var. Bunun üstüne bir anda düşündüm; madem ihracatımız artıyor, ekonomik refah kapımızı çalmaya mı hazırlanıyor?

 

İlkten içimi kıpırdatsa da durumun neden böyle olmadığını ve o refahın adresimizi bile bilmediğini fark etmem çok da vakit almadı. Buna birinci ve en göz önündeki sebep basit matematikten ibaret aslında. Ben ekonomist değilim ama ihracatınızın artmasının bir işe yaraması için ithalat bütçenizin ya aynı kalması ya da çok az değişmesi gerektiği anlaması zor bir kavram değil. Burada, ürettiğinden çok tüketen bir toplum olduğumuza girmeye gerek bile yok. Eğer para biriminiz düşerse ya aynı miktarda ithalat yapmak için daha fazla para ödersiniz, ya da ihtiyacınız olduğu kadar ithalat yapamazsınız. İki türlü de arzu edilen refahtan bahsetmek zordur.

 

“Ürettiğinden çok tüketen bir toplum olduğumuz”dan bahsetmeye gerek yok demiş olsam dahi ikinci ve asıl bahsetmek istediğim, ve beni en çok çarpan nokta bununla bağlantılıdır. İşaret etmek istediğim konu kaliteli ya da yüksek teknolojili ürünlerdir. Ekonomimizin Türkiye’ninkiyle paralel gittiğini göz önünde bulundurursak Türkiye’den örnek vermek çok da yanlış olmaz diye düşünmekteyim. Muhakkak duymuş olduğunuz “bor”a bakalım bir. Türkiye dünyadaki bor rezervlerinin %73’üne sahip olsa da bordan edilinen hasılatın yalnızca %29’una sahip.[1] Lâkin ABD rezervlerin %6’sıyla hasılatın %19’unu kasasına koyabiliyor.[2] Bunun sebebi diğer ülkelerin Türkiye’ye olan kastı değil, ABD’nin boru daha yüksek nitelikli ve değerli ürünlere dönüştürüp daha pahalıya satabilmesidir.

 

İşte bu yüzdendir yakarışlarımız üniversitelerimiz öğrencileri dolar işareti olarak gördüklerinde! Bu yüzdendir bağırışlarımız okullarımızdaki müfredatlar yirmi birinci yüzyıla göre güncellenmediğinde! Çünkü düzgün, kaliteli eğitim sadece bir irtibar meselesi değil, toplumun en önemli can damarlarından biridir. Hele de şimdi bulunduğumuz bilişim çağı gibi o çok çektiğimiz ambargoları tanımayan; sadece uygulamaların, internet sitelerinin, algoritmaların en iyisini arayan ve ödüllendiren bir çağda…

 

Bütün bunların ışığında ülkemize dönecek olursak Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyinin yaptığı alışverişe bir de rakamlarla bakmak isterim. Bu yazıyı bana yazmamı hatırlatan Yenidüzen’in bu haberinde 470.078 Kıbrıslı Rum’un kuzeyde iki ayda 3,9 milyon avro, (benzer bir oranlamayla) yaklaşık 213.496 Kıbrıslı Türk’ün güneyde iki ayda 2,1 milyon avro harcadığını görüyoruz.[3] Yani bu kişi başı Kıbrıslı Rumların 8,30 avro, Kıbrıslı Türklerin 9,84 avro harcadığını bize gösteriyor. Elimizde bu farkın daha çok kur farkından mı yoksa nitelikli ve daha pahalı ürünlerden mi olduğunu gösteren veriler olmasa da ben ikisinin de bu konuda hatrı sayılır öneminin olduğunu düşünüyorum. Çünkü her şeyi sadece kur farkına bağlamak sadece bütün AB’den gümrüksüz mal alıp satabilen bir ekonomiyi küçümsemek olacaktır.

 

Evet, belki lirayı kontrol edebilecek bir güce sahip değiliz. Ancak, yüksek kaliteli ve nitelikli teknolojik -ve daha farklı- ürünler üretmek için uzun vadeli yapılanmaya gitmek bizim elimizde. Çok basit bir konudan çok uçukça ve hayalperestçe yazılmış bir yere geldiğimin farkındayım ama yıllarca dünyayı yakalamamız “net bir şekilde imkânsız”ken şimdi “uçukça ve hayalperestçe”yse açıkça söylemeliyim ki yapamayacağımıza inanmıyorum.

 


 

Referanslar:

[1] Boron in the World

[2] Boron Trade

[3] Güneyden kuzeye geçişte ARTIŞ…

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir