Ülkemizin eğitim sisteminden, liselerin eksiklerinden bahsetmeye başlayacak olsak, işine özen göstermeyen öğretmenler, yetersiz bütçe gibi konularla önümüzde uzunca bir liste oluşacak. Birçoğumuzun düşündüğü ancak pek dile getirilmeyen bir başka konudan bahsetmek istiyorum: Sistematik zorbalık.
Hepimizin henüz ilkokul veya ortaokuldayken karşılaştığı bir durumu düşünelim: Öğrencilerin tartışması kızışır ve kavgaya dönüşür, soluğu nöbetçi muavinlikte alırlar ve durumu kendi bakış açılarından izah etmeleriyle daha öfkelerini atamadan şu cevapla karşılaşırlar: ”Sarılın, barışın.”
Muavinlikte bulunan öğretmenin -rehberlik servisinden olmadığını söyleyebiliriz- öğrencileri “başından savmak” için olayı bu şekilde geçiştirmesi, öğrencilerin bilinçaltında baskıladığı öfkenin gelecek yıllarda daha fazla tartışma ve kavgayla sonuçlanabileceğini düşünmeden hareket edildiğini gösteriyor.
Kimi zamanlarda ise zorbalığa uğrayan öğrencinin yaşadıkları bilinmesine rağmen zorba durumu küçük bir uyarıyla atlatıyor ve zorbalık sonlanmıyor. Belki aynı kişi, belki farklı kişiler sözlü veya fiziksel zorbalıktan etkilenmeye devam ediyor, bireylerin öz güveni tükeniyor ve sosyal durumlarda kendilerini zorbanın bulunduğu ortamlardan izole ederek eğitim hayatını pek arkadaş edinemeden geçiriyor. Zorbalığa uğrayanlar çoğu zaman zorbayı idareye şikayet edeceklerinde zorba ve arkadaşları tarafından “korkak” veya “kendi sorunlarıyla başa çıkamayan” olmakla suçlanıyor ve mağdur, herkes tarafından dışlanacağını düşünerek yardım istemekten çekiniyor. Kimi zaman yardımı bir öğretmenlerinden istiyorlar ve öğretmenin hafif uyarısı etkisiz kalıyor, zorbaların gelecekteki davranışları takip edilmiyor, ancak zorba tarafından mağdurun adı “korkak” olarak yayılıyor. Zorbalığa uğrayanların güvenip yardım istediği öğretmenlerinin gerekeni yapmaması öğrencilerde güvensizlik oluşturuyor ve zorbalar rahatça sözlü ve fiziksel tacize devam edebiliyor.
Zorbalığı sistematik hâle getiren ise tepkisizlik. Zorbalık genelde diğer öğrencilerin önünde gerçekleşiyor, söz birliğiyle zorbayı hareketlerinden caydırmak mümkün olsa da “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” atasözümüzü yerine getirmek herkese daha cazip geliyor. Olayın ardından zorbanın arkadaşları en ufak bir söz sarf etme gereği duymadan hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Durumdan haberdar olan okul idaresi genelde “Çocuğun hayatını karartmayalım, siciline işlerse üniversitelere giremez…” gibi bir düşünceyle olayı sadece uyarıyla kapatmaya yöneliyorlar. Düşünemedikleri nokta ise yıllarca zorbalığa uğrayan öğrencilerin hayatının zaten kararmış olması. Sık sık yaşadığı zorbalıktan dolayı okuldan nefret eder duruma gelen öğrencilerin hem akademik başarısı hem de insanlarla olan ilişkileri zayıflıyor, kendilerini diğer insanlara yeterince iyi ifade edemiyorlar ve gelecekte de “asosyal” oldukları düşünüldüğü için sadece zorbanın çevresi tarafından değil, diğer akranları tarafından da dışlanmayla karşılaşıyorlar.
Zorbaların hareketlerini yıllarca sürdürebiliyor olmalarının nedeni tepki görmemeleri. Herkes sesini çıkarıp sözlü veya fiziksel şiddete uğrayanın yanında durursa zorbanın rahatça bu davranışları sergilemesinin önüne geçilir, ikinci bir şans verilmeden idareye bildirilir ve rehberlik servisine görünmesi için toplu talepte bulunulursa şiddete eğilimli yanını farklı kişiler üzerinde de sergilemesi engelleneceği gibi olaydan haberdar olan diğer şiddete eğilimli öğrenciler de görecekleri tepkinin farkında olarak bu davranışları sergilemeyecektir. Tepkisiz kalmazsak hem zorba üzerinde caydırıcılığı olur, hem de okul idaresine yapılan baskıyla caydırıcı ceza verilmesi sağlanır. Özellikle zorbalığı uygulayanın yakın arkadaşları ve sınıf arkadaşları tepkisini gösterir ve kişiyi uyarırsa şiddete yönelimli davranışları önlemede daha etkili olacaktır. Çevrenizde karşılıklı hoşgörüyü, farklılıkları kabul etmeyi yayarsanız herkeste daha pozitif bir bakış açısı oluşacaktır. Anlaşmazlıklar yaşandığında doğrudan “Haklıyım!” düşüncesine kapılmadan, sakin bir ses tonuyla konuşup anlaşılırsa herkes için kırıcı olan kavgaların önüne geçmiş oluruz.
Değişim her şeyden önce kendimizi ve kendi çevremizi daha olumlu düşünmeye ve davranmaya teşvik ederek başlar. Zorbalığın sistematik hâle gelmemesi, kişilerin savunulmaz ya da farklı olduğu düşünülmesi durumunda şiddete uğramaması için hepimize bir görev düşüyor, bunu en iyi şekilde gerçekleştirelim.
Kapak fotoğrafı için tıklayınız.