Son günlerde yolların düzensizliği, dikkatsiz ve aşırı hız yapan sürücülerden kaynaklanan trafik kazaları oldukça gündemde. İnsanlar korkuyor, bu yüzden konuşuyor. Ölen X, Y, Z değil çünkü, her ölen birilerinin eşi, dostu, ailesinden biri veya tanıdığı. Kıbrıs küçük yer zaten çoğu kişi de bu yüzden birbirini tanıyor. Tanıyan, tanımayan herkesin bir ortak noktası var ki, o da “Ya benim veya bir yakınımın da başına gelirse?” veya “Ya benim veya bir yakınımın daha başına gelirse?” endişesi. İnsanlar bu konuda haklı. Düşünün ki bir şans ile geldiniz hayata, anneniz babanız sizin için hayaller kurmuş, varlığınızla mutlu olmuşlar, siz hayaller kurmuşsunuz, eşiniz, dostunuz, çocuğunuz olmuş ve aniden yoksunuz. Bu ihtimal hepimizi derinden korkutuyor. Binde bir bile olmayan bir şansla dünyaya geldiniz ve sahip olduğunuz hayat bir tel ipe bağlı. Daha doğrusu şu an bahsettiğimiz o bir tel ip, seyrüseferini ödeyip yollarda düşe kalka takatuka gittiğimiz ve canlar verdiğimiz yollar. Sanki de ölmek için bedelini ödüyoruz ya, çünkü tek mantığı bu.
Daha geçen akşam arkadaşımla Lefkoşa’dan Mağusa’ya geri döndük. Benim babam her gün Lapta ile Mağusa arası günde yaklaşık 3 saat araba kullanan bir adam olduğundan küçüklüğümden beri bir bireyin uzun süre araba kullanabileceğine ve bunun bir tehlike arz etmediği düşüncesine inandım. Bu yolların ve tehlikesiz olduğunu, güvende olduğumu düşünürdüm hep ve tabii babamın da güvende olduğunu. Büyüdükçe, yollarda uyurken değil de yolu seyrederek gittikçe, araba sürdükçe daha da keşfediyor insan “güven” diye bir şeyin yollarda bulunmadığını. Işıksız, çimlerle ikiye ayrılmış yollarda git gel, karşıdan gelen araba sana tüm ışıklarını açmış kör olmadan arabayı kullanmaya çalışırken, güven diye bir kavramın değil de tehlikenin varlığını kavrıyoruz.
İstatistiklerle size konuşmayı ve şu kadar zamanda bu yollar şu kadar cana mezar oldu diyebilmek isterdim ama durup teker teker hesaplamak ne benim ne sizin kazancınıza. Bunun bir limit noktası yok çünkü. Bir sayı gösterip bu sayının çok veya az olduğunu bu yüzden devletin bir şey yapması gerektiğini veyahut yapması gerekmediğini belirtemem. Devletin bir şeyler yapması ve yolları düzeltmesi gerektiğini mi savunmak istiyorsunuz? Size kanıt olamayacak kadar düzgün birkaç yol ya var ya yok. Kim diyebilir ki yollarımız düzgün? Kanıtı, referansı ne olabilir ki?
Bu devlet bize, yani halka hizmet için kurulmuştur. Bir devletin en önemli amacı halkına sahip çıkmaktır. Eğer devlet halkı için işlemezse halk devletini savunamaz. Savunamıyoruz da zaten. Hangi parti olursa olsun hep bir tartışma hep bir huzursuzluk. Çoğu haksız huzursuzluklar da değil, zaten bence bizim halkımız her seferinde kötünün iyisini seçmek için o sandığa gidiyor ya. “Belki bu sefer bir şeyler düzelir” diye. Hatta öyle bir de kesimimiz var ki, öğrenilmiş çaresizlikle sandığa bile gidip oy kullanmıyor. Onlar için her parti aynı ve hiçbir partinin bir şey yapacağı yok. Bu konumda X, Y, Z parti değil her parti kendi içinde hitap ettiği halkı bu konuma getirdiği için kendine çekidüzen vermelidir. Yarattığınız umutsuzlukta halkınızı boğmayın. Umutsuzlukla boğulan halk sadece kendi kendine boğulmakla kalmaz. Sizden umutlarını kesenler ve umutlarını er ya da geç başka şeylere bağlarlar.
Zaten bağlamaya başladılar bile. Gaileyi çeken halk birleşti. Sorunlara sağırlardan bir medet ummak yerine sorunlara sağırlarla savaş adına sosyal medya üzerinden gruplaşmalar başlatıldı. Bu da sanırım sosyal medyanın avantajları ve bazen dezavantajı olacak ki bilgi çabuk yayılıyor tepki de hemen verilebiliyor. 1900’lerde sokaklarda belki 100 kişiyle yapılan eylemler şu an sosyal medya üzerinden sayısı gün bile değil dakika geçtikçe 100 kişi artan gruplarda düzenleniyor.
Belki seyrüsefer ücretlerinde bu artış olmasaydı son zamanlardaki trafik kazaları ve yolun düzensizliği sineye çekilip unutulmayacak fakat alışılmış olarak kalmaya devam edecekti. Bu noktada seyrüseferlere gelen zam halkı sessiz kalmayıp alışmamaya tetikledi.
Yollar sorununun en kısa sürede çözülmesini dilerim.
Bir de dilerim ki kimse bu konuya bahaneyle cevap vermesin çünkü makamlara bahaneler yaratmak için değil bahanelere ve problemlere çözüm bulmak için gelinir.
Fotoğraf için tıklayınız.