Z Jenerasyonu ve Sorunları

Akıllı telefonlara, internet ve teknolojiye doğmuş bir jenerasyon.

 

Z jenerasyonu (Generation Z) ya da kuşağı (hangisini söylemek istiyorsanız söyleyebilirsiniz) 1990’ların ortalarından 2012 (bitiş olarak çoğu yerde geçen yıl) yılına kadar doğanların kuşağına deniyor.[1]

 

Ben de Z jenerasyonundanım.

 

Bir de bizden bir önceki jenerasyon var; Y jenerasyonu. Y jenerasyonu da 1980’lerin başından başlayıp 1990’ların ortasına kadar doğmuş olan kişilerin kuşağı.

 

Z ve Y kuşağının kaderleri hemen hemen benziyor. Kader kelimesini de anlamını da pek sevmem, hoş, o ayrı. Y jenerasyonun ilk katılımcıları değilse de son yarıdaki katılımcıları, Z jenerasyonu ile aynı sorunlarla boğuşmuştur. Bizlerden bir sonraki Milenyum (Y) jenerasyonu da bu sorunlara merhaba demekte.

 

Bir önceki nesiller dediğimiz, ya da 1980’den önceki kuşaklar mı dersiniz bilemem ama, insanlarla bizim yaşadığımız dönem aynı değil. Dünya da aynı değil. Savaş görmedik, kıtlık yaşamadık belki de ama fazlasıyla zorluk yaşamış olduğumuz kesin.

 

Z jenerasyonu, bir önceki nesillerden etnik olarak daha çeşitlidir ve en iyi eğitimli nesil olma yolunda ilerlemektedir. Aynı zamanda Z jenerasyonu, eski nesillere göre sorunları çözmek için herhangi bir işletmeye ya da bireylere bakmaktansa hükûmete bakmaya daha yatkındır.[2] Yani yardıma ve icraata açığız ve istiyoruz.

 

Bizlerden bir önceki neslin en büyük derdi sanırım para idi. Yani yok ki açgözlülük falan, aslında hayatta kalma çabasından dolayı para idi. Ne kadar yorulduklarını, işlediklerini, bir evde kaç kişi kaldıklarını, hangi karbonhidratı tükettiklerini umursamayacak kadar önemliydi onlar için. O dönemlerde üniversite okuma oranı da olmadığından hayat mücadelesi belki de bundan paraya dayalıydı.

 

Bizler için “paraya bağlı değil” demiyorum tabii ki. Bağlı. Belki de onlarınkinden daha da fazla bağlı. Paranın hem aynı oranda değersizleşip hem de aynı oranda değerlendiği bir dönem.

 

Paradan konuşmak istemiyorum ama anlayanların ve ilgilenenlerin konusu o.

 

Ben daha çok Y jenerasyonunun bir kısmının ve Z jenerasyonunun yaşadığı ve bizlerden sonraki jenerasyonları etkileyen sıkıntılardan bahsetmek istiyorum. Sadece bizim ülkemizde de değil, bütün dünyada bu durum böyle. Ekmek elden su gölden demeyiniz lütfen, bizlere altın tepside bir yaşanacak yer bırakmadığınızın bugüne kadar farkında olmanız lazımdı.

 

Özellikle hayatımızın şekillendiği lise dönemlerinden bahsetmek isterim. Çevremizin, ailemizin, çevremizdeki eşyaların bile bizleri nasıl etkilediğinin önemi.

 

Şu anda bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde en çok sosyal ağı bulunduran dilim. Gerek sosyal medya olsun gerek dışarıda geçirilen vakit olsun çok geniş bir yelpazede bu sosyal ağ. Herkes, birbirine çok çabuk ulaşabiliyor.

 

Arkadaşlıklar, dostluklar, aşklar çok çabuk kırılabilir. Bunların sonucunda zorbalık (bullying) etmeyi tercih edenler vardır. Ya da zorbalığı sebepsizce kullananlar var. Zorbalık, illa fiziksel şiddet değildir, o kişi hakkında doğru yanlış konuşmak, onu kötü hissettirecek davranışlarda bulunmak… Bunların hepsi zorbalıktır. Maalesef bir bağ kırılırken çok fazla karşılaşılan durumdur bu. Bunların sonucunda lise çağındaki kişi, belki de yetersiz olduğunu, eksik olduğunu düşünebilir. Hayattan korkabilir, geri adım atabilir. Küçücük bir davranış, bir insanın hayatına mal oluyor. Sosyal ağın büyüklüğü de bu davranışın dağılımını kolaylaştırıyor.

 

Lise, Z jenerasyonundan başlayarak, zorbalığı yüksek, acımasız ve zor bir yer olmuş durumda. Yüzlerce insan bir arada. Birçok gruplaşmanın olduğu, hormonların tavan olduğu bir yer.

 

Araştırmalara göre Z jenerasyonu en yalnız nesil olarak kabul ediliyormuş.

 

Dış çevreden yapılan baskı, zorbalık, Z jenerasyonunda aşırı etkili durumda. Dünyanın diğer ülkerinde de, burada Kıbrıs’ta da gördüğümüz gibi bazen o kadar ileriye gidiyor ki etkisi intihar olabiliyor.[3] Uyku düzeni (düzensizliği), sosyal medya ve çevremizdeki dünya ile Z jenerasyonu kronik stresten muzdarip durumda.

 

Dünyanın genelinde, hem okulda hem ülkeler çapında silahlı saldırıların, cinsel ve diğer her türlü tacizin, politik olayların artmasıyla stres de artıyor. Ya yaşadığımız ya da gözlemlediğimiz olaylardan sadece birkaçı bu. Toplumun (ki burada kendi arkadaş ya da akran çevreden bahsediyorum) ezdiği, dışladığı, baskılandırdığı kişiler Z jenerasyonunda fazlasıyla çoğunlukta.

 

Herkesin kişiliği, sıkıntısı farklıdır. Bu insanı insan yapar tabii ki. Özellikle lise çağında kişinin kendini bulması, yardım alması ve konuşması, kendini anlatması bence çok önemlidir.

 

Yalnız hissetmemesi gerekilen bir dönem belki de.

 

Yapılan en ufak hata, kişiyi dışlamaya yönelik davranışlarla beraber çoğu şeyi tetikliyor. Aynı zamanda bir yanlışı görüp ses çıkarmamak ve görmemezlikten gelmek de bu yanlışı yok etmiyor.

 

Bu tarz strese yönelik hayatın ve sosyal medyanın zihinsel sağlık üstünde etkisi göz ardı edilmeyecek şekilde yüksektir.[4]

 

Sadece Z jenerasyonunu değil, bizlerden sonrakilerin de geçirdiği zorluklar olacak bunlar maalesef. Bu yüzden değişim ya da icraat çok önemlidir.

 

Unutmayalım ki bir kişi çok önemlidir.

 

Bir kişinin sesi bile her şeyi değiştirebilir. Sadece bir kişi yetiyor. Hele o bir kişi ayağa kalksın ve sesini çıkartsın, icraatı yapsın.

 

O kişinin cesareti başkasına cesaret olabilir, yardım edebilir.

 

Ne kadar üzgün olursanız olun, konuşacak kimse yokmuş gibi hissettiğinizde bile her zaman biri vardır. Başka birinin olmadığını hissettiğinizde ve duygusal desteğe ihtiyaç duyduğunuzda dünyanın birçok ülkesindeki duygusal destek hattına ulaşabilirsiniz. Maalesef KKTC’de şu anda böyle bir destek hattı yok fakat pandemi dolayısıyla oluşturulmuş olan COVID-19 Ruhsal Danışma Hattı vardır.

 

Bence duygusal destek hattı da olması gerekir ülkemizde.

 

Milenyum (Y) kuşağının da yaşadığı iş sıkıntısı, zorbalık sorunu, kendilerini ve çevrelerini anlama sorunu, dışlanma sorunu, uyuşturucu-alkol ve sigara sorunu… Bunların hepsiyle ilgili tedavi merkezine gitmeden, saat fark etmeden, duygusal destek alabileceğimiz hatlar olmalı.

 

Her ne olursa olsun yalnız hissetmemeliyiz, özellikle de anksiyeteli ve stresli anımızda.

 

Umuyorum ki böyle bir hat ya da vakıf yapılır, ama ben icraatlara başladım bile. Eğer fikriniz, düşünceniz ya da sağlayabileceğiniz bilgi ya da herhangi bir şey varsa lütfen bana ulaşın. Gelin birlikte birbirimize destek olalım.

 


 

Referanslar

[1] Dimock, M. (2019). Defining generations: Where Millennials end and Generation Z begins. Pew Research Center.

[2] Parker, K. ve Igielnik, R. (2020). On the Cusp of Adulthood and Facing an Uncertain Future: What We Know About Gen Z So Far. Pew Research Center.

[3] Şirket anketörleri. (2018). U.S. Loneliness Index. Cigna.

[4] Site editörleri. (2019). Stress, mental health, and Generation Z. WGU Blog.

 

Kapaktaki görsel için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir