Kuantum Fiziği, Çekim Yasası ve Enerji Yalanları

Dönem dönem popüler olan ve takip edilen, özellikle de kendilerini kişisel gelişim uzmanı ya da şifacı (healer) olarak ya da danışman olarak tanıtanların ve bu kişilere gidenlerin özellikle inandığı bir kargaşadan bahsetmek isterim bu hafta.

 

Bilimsel konulara geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki kuantum kuramı bir fizik kuramıdır; felsefe, din, ahlak ya da psikoloji kuramı değildir. Yani, “kuantumun özü sürekli pozitif olmak” ya da “olumlu düşünmek hep olumlu sonuçlar getirir” gibi kuramların kuantum fiziği ile yakından uzaktan bir alakası yoktur.

 

Çekim yasası dedikleri ve dünyada milyonlarca satılan o kitapta geçen anlatımı insanlar kendilerince kuantum fiziğine dayatmıştır -Newton’un Kütle Çekim Yasası’ndan bahsedilmiyor- fakat bu bir yalandır. Çekim yasasında inanıldığına göre, hayatta yaşadığımız her şey, bütün deneyimler, aslında düşüncelerimizin bir sonucudur. Yani eğer kanser olacağınızı düşünürseniz kanser olursunuz, eğer hastalıktan kurtulup iyileşeceğinizi düşünürseniz iyileşirsiniz ya da kaza yapacağımızı düşünüyorsak kaza yapıyoruz.

 

Kitabın yazarı Rhonda Byrne’e göre insanın düşüncelerinin manyetik özellikleri var ve bu düşünceler belirli frekanslarda salınıyor. Bu salınımlar da evren tarafından algılanıp düşüncelerimizi gerçekleştiriyor. Byrne aynı zamanda diğer New Age düşünürleri gibi kuantum fiziğini doğruladığını iddia ediyor.[1]

 

Bazılarınıza sürpriz gibi gelebilir ama size bir haberim var: Çekim yasasının kuantum fiziği ile en ufak bir ilişkisi yok! Aynı zamanda kitapta iddia edildiği üzere benzer olanlar birbirini çeker diye bir şey de yok. Elbette bu her düşündüğümüzün tersi gerçekleşecek demek değildir ya da o anlama gelmez.

 

Elbetteki düşüncelerimiz manyetik alan oluşturuyor fakat bunu saptırmayın. Düşüncelerimizin oluşumu sırasında nöronlar arasında sinaptik aktarımlar iyon akımları ile sağlanır ve elektrik akımları, manyetik alanlar oluşur. Fakat bu düşüncelerimiz dolayısıyla oluşan manyetik alan, dünyanın manyetik alanından 10 milyar kere daha zayıftır. Bir telefonun ya da televizyonun yaydığı manyetik alan bile bundan daha güçlüdür. Nasıl bu kadar güçsüz bir şey evrenden hayatımızı değiştirecek etki yaratsın? Bilimsel olarak mümkün olmayan bir durum bu.

 

Evrendeki tüm temel parçacıklar iki türdür, bunlar bozonlar ve fermiyonlardır. Aynı kuantum özelliklerine sahip iki fermiyon (mesela negatif yüklü elektron) bir araya gelemez, bunun sebebi ve kanıtı Pauli Dışlama İlkesi’ne dayanır. Bu nedenle nesneler birbirleri içinden de geçemezler. Diğer yönden bozonlar (örneğin fotonlar) aynı durumda bir arada bulunabildiklerinden ötürü elektromanyetik dalgalar meydana çıkar.

 

Şeker tüketmek değil de şekerin bize kilo aldıracağını düşünmemiz vücudun kilo almasına ya da yağlanmasına yol açmaz, bunun herhangi bir bilimsel yönü olamaz.

 

İçinde yaşadığımız dünya, insanlar, hep atomlardan meydana gelmektedir.

 

Düşünce bir ışık ya da enerji değildir. Madde diye de bir şey vardır enerji diye de, sadece enerji ya da sadece madde yoktur. Madde ve enerji aynı şeydir, çünkü birbirlerine dönüşebilirler. Kuantum fiziği atom ve daha küçük boyuttaki nesneleri açıklayan bir bilimdir.

 

Reiki, biyoenerji, enerji tıbbı, şifacılık, şifa enerjisi diye anılan isimlerin hepsi aynı yalan üzerinden doğuyor, aura enerjisi. Modern bilim ve tıpta, “aura” isimli bir enerji yoktur.

 

Aslında gerek internette gerek kulaktan kulağa fazlasıyla yalan yanlış söylemler dolanmakta. Neyin ne kadar doğru olduğunu bilemiyoruz. Fakat şöyle bir gerçek vardır ki makale hâlinde yayımlanmış ve bilimsel destekli yazılar, araştırmalar ve çalışmalar mevcuttur literatürde.

 

Aldığınız her kitap doğruyu yansıtmıyor. İnandığınız her güç var demek değildir.

 

Aynı zamanda radyesteziye olan inançları da bu şahısların bitmiyor. Radyestezi ile su bulma olayını hemen hemen her evde evine kuyu açmak için kullanmıştır fakat şöyle bir gerçek vardır ki radyestezi çubuğu size negatif ya da zararlı enerji diye adlandırdığınız frekansı ya da manyetik alanı, ya da her ne diyorsanız onu, sunmaz. “Sorarım ben ona” deyip, “zararlıyı bana belirtir” deyip insanları kandırmayın.

 

Aynı din gibi bir şey bu. İnanç yani. Gerçeklikle, mantıkla bir alakası yok inanılanın. İnandığınız şeyin arkasında durmanızı anlıyorum ve bu düşünceyi düşünme yetinizi de savunuyorum. Fakat ne olur gerçektir diye diretmeyin. Gerçek olmadığı apaçık orta da olan, bilim ile denenmiş ve kanıtlanmış olayları ve bilgileri saptırarak insanlara “mutluluğun sırrı”, “hayatın sırrı” diye satmayın.

 

Çekim yasasına, “pozitif düşün pozitif yaşa” düşüncelerine, kozmik düşüncelere inanırsanız bu ilkelere göre, Afrikalı çocukların sömürüldükleri için değil, aksine tok olmayı istemedikleri için ya da aç olmayı düşündükleri için aç kaldıklarını söylemeniz gerekir.

 

Suçu gerçek nedenlerde arayın, sorundan kaçmayın.

 


 

Referanslar:

[1] Melton, JG. (2016). New Age movement. Encyclopædia Britannica.

 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

 

 

Bir yorum

  1. Teşekkürler,
    önüne gelen bu pozitif enerji, bolluk enerjisi , bereket enerjisi vb şifa dağıtıyor, ne kadar kolaymış şifacı olmak??? Tıp fakültelerini kapatalım, bunlar dağıtsın şifayı okumayada gerek yok, birde takip edenler hepsi üniversite mezunu!!!’
    Rica ediyorum, bu konuda yapılmış bilimsel makalelerde varsa onları da yayınlarsanız, belki hayattaki sorunları çözmenin sadece bu ritüellerle çözülmeyeceğini halk anlayabilir, üstelik kullandıkları yöntemlerin çoğu o anlık psikolojik rahatlamayı sağlayan fizyolojik parametrelerin açığa çıkartılması veya hızlandırılması esasına dayanıyor, hepsi de bilinen otonom sinir sistemi cevapları,
    Quantum gibi terimlerin kullanılması da ya bunlar ne kadar çok şey biliyor hissini uyandırıyor.
    yazı için teşşekkür ediyorum

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir