Serinin ilk yazısında da belirttiğim gibi, globalleşme dünyaya her açıdan olan bağlılığın derinleşmesi, genişlemesi ve hızlanması anlamına gelir. Globalleşmenin, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve komünist blok ülkelerinin global piyasa ekonomisine entegre olmasının getirdiği neoliberalizm ile başladığı düşünülüyor. Yani, neoliberal görüşün küresel olarak benimsenmesi ile ülkelerin ve insanların birbirlerine daha fazla bağlandığı söylenmekte. Globalleşmenin gelişmekte olan “Küresel Güney”e birçok ekonomik, sosyal ve çevresel etkisi bulunmaktadır, ancak bu etkilerin ülkeler üzerinde yararının olup olmaması hâlâ tartışılmakta olan bir konudur.
Washington Konsensüsü, on adet ekonomik politikadan oluşan ve krizde olup gelişmekte olan ülkeler için sunulan standart bir reform paketidir. Gelişmekte olan ülkelerin globalleşme ile neoliberal düzeni daha iyi benimsemesi ve ekonomik kriz sürecinde onlara yardımcı olma amacı ile sunulan Washington Konsensüsü; Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) tarafından oluşturulan politikaları içermektedir.[1] Makalenin devamında, globalleşme ile önerilen Washington Konsensüsü reformlarının Küresel Güney ekonomisine olan etkilerini ve globalleşmenin Küresel Güney üzerindeki sosyal ve çevresel etkilerini tartışacağım.
Neoliberalizm hususunda Washington Konsensüsü, serbest ticaret, esnek döviz kuru ve serbest sermaye gibi politikaları sunmaktadır.[2] Küresel Güney’in gelişimi için sunulan politikalar ise IMF ve Dünya Bankası tarafından oluşturulmaktadır. Ancak, Washington Konsensüsü tarafından sunulan politikalar, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) jeopolitik durumuna bağlıdır. Bu sebepten dolayı ise ABD’nin altında sunulan Washington Konsensüsü politikalarının Küresel Güney üzerindeki etkisi tartışılmaktadır. Gelişmiş bir ülke olan ABD’nin jeopolitik durumunu yansıtan politikaların Küresel Güney’in yaşadığı ekonomik kriz için faydalı olup olmayacağı kafalarda soru işareti oluşturmaktadır.
Washington Konsensüsü tarafından önerilen politikalardan biri serbest ticarettir. Serbest ticaret altında gümrük vergilerinin azaltılması ile Küresel Güney’in dünya ekonomisine ve globalleşmeye daha kolay entegre olabileceği düşünülmektedir. Serbest ticaret ile entegre olan Küresel Güney’in de ekonomisinin gelişeceği öne sürülüyor.[3] Örneğin Latin Amerika’daki sermaye yoğun sanayinin korunması, yatırımcıları ülkeye davet etti ve vatandaşlar için iş imkanları arttı. Böyle örnekler ise globalleşme altındaki neoliberalizmin Küresel Güney üzerindeki faydaları üzerine ilgi çekmekte.
Ancak serbest ticaret gelişmiş ülkeler tarafından savunulan bir politikadır; daha doğrusu gelişmiş ülkelerin çıkarları için savunulan bir politika olduğu söylenebilir. Bu sebepten dolayı ise Küresel Kuzey’in orantısız bir kazanç elde ettiği ve bazı durumlarda faydada bulunmak yerine Küresel Güney’in Washington Konsensüsü uygulamalarından sonra daha kötü bir duruma düştüğü de görülmektedir.[4] Örneğin ABD, sübvansiyonlar ile en büyük pamuk ihracatçısıdır. 25.000 Amerikan pamuk çiftçisinin aralarında 3-4 milyar dolar sübvansiyonları bölüşmesi de pamuk fiyatlarının düşmesine ve sahra altı Afrika’daki 10 milyon pamuk çiftçisinin hayatlarının zorlaşmasına sebep olmaktadır. Afrika’daki pamuk çiftçilerinden de görebileceğimiz gibi serbest ticaret Küresel Güney’den çok ABD gibi gelişmiş neoliberal ülkeler için daha faydalı bir hâlde görünüyor. Washington Konsensüsü’nün savunduğu açık piyasanın, Küresel Güney’e refah getirmek yerine ABD’nin tarım sübvansiyonlarında da göründüğü gibi, gelişmekte olan ülkelerin refahını aslında negatif yönden etkilediğini söyleyebiliriz.
Washington Konsensüsü’nün politikalarından bir diğeri ise sağlam mülkiyet hakkıdır. Birçok ekonomist ve siyasa üreticisi, fikri mülkiyet hakkının gelişmekte olan Küresel Güney için faydalı olduğunu ve yenileşimin (innovation) ekonomi için kritik olduğunu düşünmektedir. Yani neoliberal ideolojinin politikalarından biri olan fikri mülkiyet hakkının, Küresel Güney’de yenileşim ve ekonomik gelişim için önemli olduğu düşünülüyor.[5] Ancak bu argümana bir diğer taraftan bakarsak aslında fikri mülkiyet hakkının tüketicilerden önce üreticinin yararına olduğu kanısına varılabilir. Üreticilerin de çoğunluk olarak Küresel Kuzey şirketleri olduğunu varsayarsak, aslında globalleşme ve neoliberalizm ile önemi artan fikri mülkiyet hakkının gerçekte çoğunlukla gelişmiş ülkeler için yararlı olduğunu görebiliriz. Fikri mülkiyet hakkı ile artan fiyat sorununu ise hayat kurtaran ilaçların satın alınamaz hâle gelmesi ile görebiliriz. Bir yıllık AIDS tedavisi için gereken -en gelişmiş aşamada olmayan- ilaçların fiyatı ortalama olarak 10.000 dolardır.[6] Bu duruma bakıldığında, kişi başı yıllık geliri 3.000 dolar olan bir Küresel Güney ülkesinde hayati tehlikesi olan bir AIDS hastasının ilaçlarını satın alabilme ihtimali ne kadardır ki?
IMF gelişmekte olan ülkelere ekonomik destek amacı ile borç sunmaktadır. Bu borçlar ekonomik krizde olan ülkelere yardımda bulunmak için verilir. Ancak borçların sebep olduğu uluslararası ekonomik ilişki sorunları gelişmekte olan ülkelerin çevre yönetimlerinde de sorunlar çıkarmakta. Geri ödenemeyen borçlar, Küresel Güney’in emtia satışına bel bağlayıp toprakların gereğinden fazla kullanılarak çöle dönmesine sebep olmuştur. Örneğin Latin Amerika’daki borç krizi, finansal borcu ödemek amacı ile kaynakların olması gerektiğinden fazla kullanılmasına sebep olmuştur.[7] Bu durumda olan bir sürü ülke borçlardan dolayı ekonomik gelişime odaklanmak zorunda kaldığından, çevreyi korumak için doğa dostu önlemler alamamaktadır. Globalleşme ve beraberinde gelen neoliberal ideolojinin Küresel Güney’de yarattığı borç sorunsalı sadece ekonomik değil ekolojik olarak da göz önündedir.
Washington Konsensüsü politikalarının ekolojik etkisinin yanı sıra sosyal yönden de globalleşmenin etkilerine bakmanın önemli olduğunu düşünmekteyim. Globalleşmenin özelliklerinden olan artan bağlantı ve örgütlenmenin aslında sosyal olarak birçok etkisi olduğunu görebiliriz. Bu etkilerden bir tanesi de serinin ilk yazısında da bahsettiğim, kadın hareketlerinin ve haklarının artışı ve kadınların güçlenişidir. Ataerkil düzendeki sorunlar ve kadınları görmezden gelen kalkınma politikaları ile globalleşmenin “enterkonnekte” durumu sayesinde yüzleşilmeye başlandı. Fakat gelişmekte olan ülkelere ve Küresel Güney’e bakıldığında, batıdaki enterkonnekte durumun eksikliği göze çarpıyor. Globalleşme ile arttığı düşünülen cinsiyet eşitliği dünyanın her yerinde aynı şekilde mi artmakta? Küresel Güney’deki kadınlar, Küresel Kuzey’dekiler kadar bağlı ve haklarını savunabiliyorlar mı?
Globalleşmenin ve beraberinde gelen neoliberal ideoloji ve Washington Konsensüsü politikalarının Küresel Güney üzerindeki etkisi uzun süredir tartışılmakta. Globalleşme gibi kompleks bir konuda bir sonuca varabilmek için bu sorunun daha birçok zeminde tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Fakat yukarıda bahsettiğim ekonomik, sosyal ve ekolojik dayanaklara bakarak, globalleşme altında gelişen ülkelere yardımda bulunduğu öne sürülen Washington Konsensüsü’nün bu ülkeler için sağladığı yararın sorgulanabilir olduğunu düşünmekteyim.
Referanslar
[1] Deacon, B. (2013). “Globalization and Social Policy in Developing Countries” in Social Policy in a Developing World, (2013), Surender, R. and Walker, R. (eds.). Cheltenham: Edward Elgar Publishing Limited.
[2] Held, D. (2005). “At the global crossroads: The end of the Washington Consensus and the rise of global social democracy?”. Globalizations, 2(1): 95-113. Available at: <https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/14747730500085122?scroll=top&needAccess=true> [15 Nisan 2020 tarihinde erişildi].
[3] Wade, R.H. (1996). “Is Globalization Reducing Poverty and Inequality?” in The Globalization Reader, (2012), Lechner, F.J. and Boli, J. (eds.). 4th Edition, Malden/Oxford/Carlton: Wiley-Blackwell.
[4] Stiglitz, J.E. (2002). “Globalism’s Discontents” in The Globalization Reader, (2012), Lechner, F.J. and Boli, J (eds.). 4th Edition, Malden/Oxford/Carlton: Wiley-Blackwell.
[5] Chen, Y. and Puttitanun, T. (2005). “Intellectual property rights and innovation in developing countries”. Journal of Development Economics, 78(2): 474-493.
[6] Stiglitz, J.E. (2008). “Economic Foundations of Intellectual Property Rights”. Duke Law Journal, 57(6): 1693-1724. Available at: <https://www.jstor.org/stable/40040630> [20 Nisan 2020 tarihinde erişildi].
[7] World Commission on Environment and Development. (1987). “From One Earth to One World” in The Globalization Reader, (2012), Lechner, F.J. and Boli, J. (eds.). 4th ed. Malden/Oxford/Carlton: Wiley-Blackwell.
Fotoğraf: Otieno, M.O. (2019). What is the Global South? WorldAtlas,<https://www.worldatlas.com/articles/what-is-the-global-south.html> [4 Ocak 2021 tarihinde erişildi].