24 Nisan’ın akşamüzeri yapılan yürüyüş/miting/toplumsal hareket için aşırı derecede heyecanlıydım ben. Öyle güzel hazırlıklar yapıldı ki, örneğin “Hade” platformu gençlerden video kesitleri toplayıp bir video yarattı, partilerin gençlik örgütleri canla başla çalıştı, kâr gütmeyen örgütler de aynı şekilde. Herkes tek yürek oradaydı.
Katılanların çoğu Milenyum Kuşağı, Z Kuşağı ve Alfa Kuşağı’ndan idi. Bunun sebebi de sanırım öncelikle COVID-19’dan dolayı bulaşma mevzusuydu fakat herkesin maskeli olmasından ve bunun özen gösterilen bir organizasyon olmasından herhangi bir bulaşma olabileceğini sanmıyorum. Aynı zamanda da artık bu jenerasyonlar ülkenin geleceğine karar vermek istiyor çünkü aslında ülkenin geleceği demek kendi geleceğimiz demektir.
Biz hak sahibi, söz sahibi olmak istiyoruz. Ne derdimizden ne mücadelemizden anlamayan insanlar bizi kimlerin yöneteceğine karar veriyor. Verdi de.
Özellikle bu hareketin amacı federasyon yolunda ilerlemek amaçlıydı. Eş zamanlı olarak Güney Kıbrıs’ta da bu hareketin aynısı yapıldı. Her iki toplumun da bireyleri, haklarını savunmak, federasyon istemek, TAKSİM ya da ENOSİS gütmeden birlikte olmak için yürüdü.
Benim en çok beğendiğim nokta bazı eski ya da hâlen daha siyasette olan kişilerin de bu harekete katılmış olmalarıdır. Desteklerini belirtmişlerdir. 4. Cumhurbaşkanımız Sn. Mustafa Akıncı ve Meral Akıncı da gelip desteklerini belirttiler bu harekete. Meral Akıncı ile çok kısa bir sohbet şansı bulduğumda bana gençlerle beraber olmaktan ve gençler için mücadele etmekten zevk aldığını dile getirdi. Beni çok mutlu eden bir durum böyle bir şeyi dile getirmiş olması; orada bulunmaları, desteklerini belirtmeleri bizler için çok önemli.
Gönül ister daha fazla miting olmasın, hatta buna gerek de kalmasın fakat mücadele her zaman devam ediyor. Mitingin süresi şahsen benim beklediğimden daha kısa sürdü. Bunu da pandemiye bağlıyorum açıkçası ki insanlar haklı da.
Çeşitli sebeplerden yönetim sisteminden payını alanlar da vardı aramızda; hakkı yenilenler, torpilsiz bir türlü işe giremeyenler, desteklediği parti sebebiyle aldığı haktan edilenler. Daha saymakla bitmez.
Esas amacımız sesimizi çıkartmak, bu yolda var olduğumuzu belirtmek idi halk olarak. Ne istediğimizi gayet iyi duydunuz. Umuyorum ki anladınız da.
Bizim mecalimizi anlatmaya gittiğimiz bölgede bizi yüzlerce polis karşıladı. Kavgasız, küfürsüz, kıyametiz medenice ve aynı zamanda eğlenerek belirttik isteklerimizi, bu şekilde sesimizi çıkarttık. Evet herhangi bir müdahalede bulunmadılar, hoş buna gerekte yoktu, fakat sorarım biz kavgaya mı gelmiştik de bu hazırlık yapıldı. O ek mesai ödemeleri yerine pekâlâ hayat pahalılıkları ödenebilir.
Bizim kendimizden umudumuz var, hâlen daha umudumuzu kaybetmedik ve bu uğurda mücadele edeceğiz. Gerekirse her gün vuvuzelaları alıp geleceğiz, ama susmayacağız! Çünkü artık yeter; bu kadar ayrı kalmak, ekonomik olarak çökmek, kendi ülkemizden göçe zorlanmak istemiyoruz.
Bu memleket bizim!
Kalabalıklara aldırmayıp virüs yokmuşçasına hareket eden budalalar değiliz. Virüs var, onunla beraber yaşamalıyız ve hayatımızı devam ettirmeliyiz. Biz bunları göz önünde bulundurarak maskelerimizi takıp bu adada umuda ve barışa dair inancımız, umudumuz olduğunu belirtmek için gittik oraya.
Israrla, bıkmadan usanmadan, yılmadan söylemeye devam edeceğiz:
KIBRIS’TA BARIŞ ENGELLENEMEZ!
KIBRIS’TA BARIŞ ENGELLENEMEZ!
KIBRIS’TA BARIŞ ENGELLENEMEZ!
KIBRIS’TA BARIŞ ENGELLENEMEZ!
KIBRIS’TA BARIŞ ENGELLENEMEZ!
Kapaktaki görsel için tıklayınız.