Dünyanın genelinde Mağusa, “Ghost Town” yani “Hayalet Şehir” olarak bilinmektedir ve tanıtılmaktadır. Bu tanım hem yalan hem de yanlıştır. “Hayalet Şehir” esasen Mağusa’nın bir bölümünü oluşturan Maraş bölgesidir. Mağusa hayalet değildir. “Hayalet” şehrin artık hayalet olmaması en büyük ümidimiz. Gelin biraz bu konudan ve gündemimizden bahsedelim.
Kıbrıs’ın kuzeyinde, Mağusa şehrinde bir hazine olan Maraş, Rumcası Varosha olarak bilinen, aynı zamanda “Hayalet Şehir” olmadan önce bütün dünyanın gözde turizm yerlerinden biriydi. Özellikle dünyaca ünlü yıldızların ve zenginlerin tatil için geldiği yerlerden biriymiş. Çoğu kişinin de bildiği Marilyn Monroe, Sophie Loren, Richard Burton ve Elizabeth Taylor gibi ünlüleri zamanında misafir etmiştir. Aynı zamanda Maraş mimarisiyle de dünyayı kendine hayran bırakan bir bölgeymiş. Deniz kıyısı boydan boya 6,5 km olup muhteşem bir sahile ev sahipliği yapmaktadır. Bir rivayete göre hatta, dünyanın ilk 7 yıldızlı oteli Maraş’ta bulunan İngiliz kraliyet ailesinin yaptırdığı Golden Sands Hotel imiş.
Maraş, 2. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan itibaren “Hayalet Şehir” olarak adlandırılan bölgedir. Barış Harekâtı sabahı sonrası uykuya dalmış ve hâlen daha uyanmamış durumda. 2. Barış Harekâtı sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş ve şu anda askerin denetiminde bulunan bir bölge olarak konumunu devam ettirmektedir.
Maraş bölgesi savaşın ve anlaşmazlıkların simgesi gibi, yıllardır terk edilmiş vaziyette ve kapalı duruyor. Şehirdeki yapılar bu geçen zaman içinde, çoğunluğu asker tarafından yağmalanıp ve kullanılmadıkları için harabeye dönüşmüştür. 1974’te 2. Barış Harekâtı sabahından sonra Maraş’ta zaman donmuş, zamanın Las Vegas’ı, hiç uyumayan bölge, askerî sessizliğe bürünmüş durumdadır.
Maraş, Annan Planı’na göre Rumlara bırakılacaktı fakat yapılan referanduma Kıbrıslı Türkler evet demiş olsa da Kıbrıslı Rumlarca kabul görmediğinden bu durum gerçekleşmemiştir. Şu anda Maraş bölgesi askerî bölge olarak anılmakta ve tellerle çevrili olup içerisinde orduevleri ve tesisleri barındırmaktadır. Kapanmadan önce Akdeniz’in Las Vegas’ı olarak bilinen Maraş içerisinde 3000 iş yeri, 99 eğlence merkezi, 25 müze, 24 sinema ve tiyatro, 21 banka, 2 spor tesisi, 45 otel, 60 apartman, 4469 ev, 143 resmî daire, 9 kilise, mezarlık ve 8 okul bulunduğu söyleniyor.[1]
Şu anki hükûmetimiz kapalı Maraş içerisinde bir envanter çalışması yapmayı hedefliyor ya da düşünüyor diyelim ve icraatlara girişiyor. Bu durum kafalarda “kapalı Maraş açılıyor” algısına sebebiyet vermiştir. Açıkçası şahsen ben sağ kesimin bollukta olduğu bir hükûmetten çözüme yönelik bir köprü beklemem. Ya köstek olurlar, ya da reklam yaparlar, sonuçta önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ama köstek olmaları daha yüksek olasılık. Çünkü bu dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı çözüm odaklı görüşmeler yapıyor ve hükûmetimiz “saygısızca” halkın seçmiş olduğu cumhurbaşkanının işine çomak sokuyor ve akılları karıştırıyor. Halk, özellikle de Mağusa halkı için, Maraş bir kalp sancısı durumundadır, esas kapalı Maraş yerlisinden bahsetmiyorum bile.
Şu an belki turiste açık durumda, tabii asker kontrolünde, ama herhangi bir fotoğraf çekimi ya da asker kontrolünden geçmeden Maraş bölgesine sivil bir şekilde adım atmak mümkün değil. Bayağı kısıtlamalar mevcut. Unutmamak gerekir ki Maraş bölgesinin aslında yerlileri, yani savaş öncesi orada ikamet eden halkı da vardı ve evlerini görememekteler şu an. Evlerine dönememekteler.
Benim merakım şu: Sonuçta daha önce bina sayımıdır, eşya sayımıdır yapılmış vaziyette, neyin envanter kontrolü olacak bu? Söz gelimi bir aktivite mi? Amacı ne? Sonuçta askeri adadan göndermek ya da taşımak çok kolay bir icraat değil. Askeri oradan çıkartmak çok zor bir durum. Polyannacılığın lüzumu yok.
Bu sayım sonucu acaba kapalı Maraş’ın bir kısmı açılıp turizme katkı konulması mı düşünülüyor? Türk turizmine tabii ki, çünkü bu hükûmetle başka bir opsiyon düşünülemez bile. Kapalı Maraş açılınca mülkler eski sahiplerine verilmeyip, kıyı kıyı 1₺’ye söz gelimi kiralanmış olan yerler gibi oteller şehrine dönüp bize olumsuz ve de pislik olarak gelmesin? Bu da Mağusa halkının en büyük korkularından biri. Bunları göz ardı etmek mümkün değil.
En önemli noktalardan biri şu ki Maraş iki toplumlu barışta çok ayrı bir yerdedir ve özellik taşımaktadır çünkü her iki tarafta Maraş’ı istemektedir. Şu anki hükûmetin, bunların farkında olarak ve barış yanlısı halkı da düşünerek adım atacağı ya da atabileceği konusunda şüpheliyim. Ümidim cumhurbaşkanımızdan ve Mağusa halkından yanadır. Ümitliyim çünkü Mağusalı vatandaş her zaman Maraş’a sahip çıkmış, yanında durmuştur ve açılmasını da en çok isteyen kesimdendir. Maraş konum olarak BM Yeşil Hattı üzerinde bulunmasından da kaynaklı olarak da barış sürecinde önemli bir mevkidedir.
Şehir Planlama Dairesinin de kaydettiği gibi Mağusa şehrimizde, öğrenci bolluğu olsa dahi, insan sayısından çok konut vardır. Kapalı Maraş içerisindeki envanterlere, binalara, eşyalara halkımızın ihtiyacı yoktur, fakat mal ve mülkün sahipleri elbetteki evlerine dönmek istemektedirler. Bence Maraş mevzusu sadece KKTC, TC yönetimi altında bulunan hükûmetlerin vereceği karar olmamalıdır, dolayısıyla sadece bize zimmetli bir bölgeymiş gibi davranılmamalı ve Rum tarafıyla ortak, hatta Kıbrıs Cumhuriyeti bünyesinde Birleşmiş Milletler’e ve Avrupa Birliği’ne dayalı bir karar verilmelidir. İşlere çomak sokmak ve halkın aklını karıştırmak amaçlı icraatlara girişilmemelidir.
Referanslar:
[1] “42 yıllık sır açığa çıktı! Hayalet şehir Kapalı Maraş”, gzt.com; Erişim: 25/08/19
Kapak fotoğrafı için tıklayınız.